İnsan doğar doğmaz dünyayı ve etrafı kirletmeye başlıyor. Başka bir canlı var mı bu kadar doğayı kirleten? Sürekli bir şeyler atıyoruz, çöpler, atıklar , dışkı, deri, kıl, tırnak, kan, gözyaşı ve en sonunda cesedimizi. Dünya ve toprak ne yapsın kardeşim , şu insanlara can olmuşta dayanıyor, ıhh bile demiyor. Yiyip içtiği ile kalsa iyi, bir ömür usanmadan bir şeyler biriktiriyor. Arkalarında dağ gibi bir miras ve öteberi bırakmak için çırpınıyor. Önce ailesi için çalışıyor. Bir ev alıp başını sokuyor. Sonra çocuklara sıra geliyor. Çocukların okuması, evlenmesi, onlara da birer tane ev alma ameliyesi. Borçlar, haramlar, yalanlar... Daha bitmedi. Sonra torunlara başlıyorsunuz. Onları okutmak, ev almak, ne bitmez bir işkence. Ben belki çalışmıyorum ama işte bu saydığım aşırılıkları , dünyayı ve toprağı yoran, perişan eden pek çok şeyleri de yapmıyorum. Hırs sahibi değilim. Biriktirip saymıyorum. İnce ince hesaplar yapmıyorum. Verileni yiyorum, fazlasını bırakıyorum. Siz insanları geçici olan makamlar, paralar ve biriktirdikleri ile tartıyorsunuz. Bu şekilde tartılırsa o insan elbette ağır gelir. Oysa insanın kendi şahsiyeti, amelleri ve kalıbı dışındaki her şey onun darasıdır. Tartıya çıkmadan darasını almak gerekir. Bir de böyle tartın bakalım, ensesini birkaç kedi dolansa bitiremeyen kelli felli adamlar kaç kilo gelecek?