İlk yolculuğumdan döndüğüm zaman kin ve nefret doluydum. 1993 yılında. Avrupa'nın ortasında, onbinlerce kadın bir savaş taktiği olarak tecavüze uğruyordu ve bunu durdurmak için kimse parmağını oynatmıyordu. Bunu aklım almıyordu, içim isyan ediyordu. Bir arkadaşım bana neden bu kadar tepki gösterdiğimi sordu. Çok şaşırdığımı görünce, yaşadığımız ülkede her yıl 500.000 kadının tecavüze uğradığını söyledi. Üstelik ortada savaş falan da yoktu.
İnsanlığın devam edebilmesi için kadınların güçlü ve güvende olması gerekiyor. Bu sıradan bir düşünce. Ama tıpkı vajina gibi, hayata geçebilmesi için olağanüstü ilgiye ve sevgiye ihtiyaç duyuyor.
Aklımı kaybettiğimi düşünmeye başlamıştım. Sanki karanlık bir dünyanın kapısını açmış gibiydim. Asla bilmemem gereken ve beni tehlikeye sokacak bilgilere ulaşmıştım.
"Ben hiç kimseyi sünnet etmedim. Sadece kızların klitorislerini biraz çizip
bağırmalarını sağlıyordum" dedi. "Bandajı da çok sıkı
yapıyordum ki, yürüdüklerinde sanki acı çekiyorlarmış
gibi görünsün."
Kaynak: Üretken Hukuk ve Politika MerkeziKitabı okudu