İnsanlığın yarısını oluşturan kadınlara
yönelik ayrımcılığı -ki bu bütün uygarlıklarda görülen, geniş çaplı ve tarihi bir ayrımcılıktır-, azınlıklara yönelik muhalefetle karıştırmamak gerekir. Bu tür ayrımcılıklar evrensel değildir,
bir ülkede azınlıkta olan ve baskı gören bir dini veya etnik grup, bir başka ülkede çoğunlukta olup, baskıyı uygulayan taraf olabilir. Çeşitlilikle ilgili kaygılarla bir alıp veremediğim yok ama ayrımcılığın bu türü zaman içinde değişebilir. Oysa kadın/erkek ayrımcılığı kalıcıdır.
Çok kısa süre önce bu sorunla ilgili bir röportaj isteği geldi bana: "Kadın erkekten ne yönden farklıdır?" Kimse de hiçbir zaman "Erkek kadından ne yönden farklıdır?" demiyor ama...
Bu evrensellik, gerçekte insanoğlunu tek bir cinsle, erkekle özdeşleştiren yanıltıcı bir evrensellik. Üstü kapalı olarak erkekler lehine "pozitif ayrımcılık" yapılıyor. Bazılarının "tarafsızlık" adını verdiği "nötr yurttaş" kavramı, erkeğin nötrlüğü paradoksunu devam ettirmekten ve gücü elinde bulunduran erkek egemen tekelci anlayışı olumlamaktan başka işe yaramaz. Evrensellik yalnızca erkek cinsiyle sınırlandırılmaktan, diğer bir deyişle yalnızca erkeklere özgü olmaktan çıkıp kadınları da oldukları gibi içine almaya başladığında, kadınları da dahil eden bir demokrasi üzerinde yeniden düşünmek ve gücü erkek "kastının" tekelinden çıkarmak gerekecektir. Ancak dediğimiz gibi, kadınların özel (dinsel, dilsel, kültürel veya Bretonlar ya da Korsikalılar gibi bölgesel) bir topluluk oluşturmayıp, erkeklerle birlikte bir toplum oluşturan insanlar olduklarını kabullenmek başta gelir. Ulusal egemenlik bütün kadınları ve erkekleri kapsadığında, başka bir tanımlama yapmaya gerek kalmayacak, kimse dışlanmayacaktır.
Cinsiyet ayrımını, "ırk" veya din ayrımıyla kıyaslayamayız. "Irklar" mitlere dayalıdır; insanları değiştirilemez doğal bir kimlik içine hapsetmeye yarayan sözde bilimsel yapılanmalardır bunlar. Dinler ortak inanışlara ve uygulamalara dayanır; bunlar dünyayı yorumlama ve insanın durumunu -ki buna cinsel durum da dahildir- anlamlandırma biçimleridir. Cinsiyet ayrımı ise, doğan, ölen ve cinsel ilişkiyle çoğalan canlılar olmamıza dayanan antropolojik bir ayrımdır. Dolayısıyla evrenseldir veya bir başka deyişle doğaldır; üreme aracılığıyla kültürleri ve uygarlıkları düzenler. Bütün kültürler ve bütün uygarlıklar tarafından değerlendirilir ve yorumlanır.