“Sen az önce beni mi kurtardın?” Ellerim yanlarımdaydı onları hançerlerime yakın tutarak geri geri gittim. “Sen olduğunu bilmiyordum,” diye itiraf etti, kulenin du­varına yaslanıp soluklanmaya çalışarak. “Ama evet.” “Düşmeme izin verebilirdin ama sen beni yukarı çektin." dedim, kendi kendimi ikna etmeye çalışıyormuşum gibi. Duvarı işaret ederek, “Dediğini yapabilelim diye oraya geri tırmanmak ister misin?” diye sordu. “Hayır!”
Sayfa 430 - Violet & JackKitabı okuyor
Ebû Zer el-Gıfârî [radıyallahu anh] demiştir ki: "Allah Resûlü [sallallahu aleyhi vesellem] bana, "Sana, bedene hafif, mîzana ağır gelecek olan bir amel öğreteyim mi?" diye sordu. Ben de, "Evet, öğret ey Allah'ın resûlü” dedim. Bunun üzerine Peygamber Efendimiz (sallallahu aleyhi vesellem) "O, susmak, güzel ahlâk sahibi olmak ve seni ilgilendirmeyen şeyleri terketmektir" buyurdu.
Reklam
Ama yeryüzü karanlıktır, aziz dostum, tahta kalın, kefen ışık geçirmez. Ruhun gözleri, evet kuşkusuz, eğer bir ruh varsa ve onun da gözleri varsa! Ama işte, emin değilizdir, hiçbir zaman emin değilizdir. Yoksa bir çıkış yolu bulunurdu, insan kendini ciddiye aldırabilirdi en sonunda. İnsanlar gösterdiğiniz nedenlere, içtenliğinize ve acılarınızın ağırlığına ancak siz öldüğünüzde inanırlar. Hayatta olduğunuz sürece durumunuz kuşkuludur, ancak onların kuşkuculuğunu hak edersiniz. Bu durumda, manzaranın tadına varabileceğimize ilişkin tek bir inanç bulunsaydı, inanmak istemedikleri şeyi kanıtlayıp onları şaşırtmak zahmetine değerdi. Ama kendinizi öldürüyorsunuz, o zaman size inanıp inanmamalarının ne önemi var: Siz orada değilsiniz ki, zaten uçup gidiveren şaşkınlıklarını ve pişmanlıklarını yakalayabilesiniz, her insanın hayal ettiği gibi, kendi cenaze töreninizde hazır bulunsanız, neyse. Kuşkulu olmaktan çıkmak için, düpedüz var olmaktan çıkmak gerekir.
Sayfa 54
Gerçi doğru, dolap beygiri gibi durmadan çalışan bizdik, kârlar üleştirilirken okka altına gitmek, dünya nimetlerini tadamadan sürekli zenginlerin kesesini şişirmek, umutsuz kalmak gerçekten haksızlıktı. İnsanoğlu umudunu yitirdi mi, yaşamanın da tadı kalmıyor çünkü. Evet, bu düzen böyle süremezdi, azıcık soluk almalıydık... Ama böyle olacağını bileydik!.. Hak, adalet isterken, daha korkunç hallere düşmek olacak iş mi ulu Tanrım!
"Nereye gidiyorsunuz Beyim? " diye bağırdı Şam, sonunda neler olduğunu anlamıştı. "Limanlar'a, Sam." dedi Frodo. "Ve ben gelemem öyle mi? " "Evet Şam. Henüz gelemezsin en azından, Limanlar'dan öteye geçemezsin. Gerçi sen de Yüzük Taşıyıcısı olmuştun, kısa bir süre için de olsa. Senin zamanında gelebilir. Hep ikiye bölünecek değilsin ya. Tek ve bütün olmalısın, uzun yıllar. Zevkini çıkartacağın, olacağın ve yapacağın o kadar çok şey var ki."
Sayfa 363 - Metis YayınlarıKitabı okuyor
Evet, Dorian, her zaman seveceksin beni. Çünkü ben senin işlemeyi göze alamadığın tüm günahları simgeliyorum.
Reklam
1,000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.