KORKU: Her zaman bende merkezi bir şey olarak dile getirilmiştir - ve yazılmıştır. Anneciğimin ölümünden önce bu Korku onu kaybetme korkusuydu.
Peki, ya şimdi onu kaybetmişken?
KORKU duymaya devam ediyorum, hatta belki de daha çok korkuyorum, çünkü, ne tuhaf, daha kırılgan bir haldeyim (bir köşeye çekilmeyi, yani bütünüyle Korkudan uzak bir yere kavuşmayı aşırı derecede istemem de buradan kaynaklanıyor).
- Peki ne'den korkuyorum şimdi?
- Benim de ölmemden mi? Evet, kuşkusuz - Ama daha az gibi geliyor bana- hissediyorum bunu -çünkü, ölmek anneciğimin yapmış olduğu şeydir (ona kavuşma duygusu iyi gelen bir hayaldir).
Demek ki, aslında: Winnicott'un psikotik'i gibi, daha önce olup bitmiş bir felaketten korkuyorum. Ben bunu kendi içimde binlerce kalıntı aracılığıyla durmaksızın yeniden yaşamaya başlıyorum.
Buradan da, anında, bütün bir düşünceler, kararlar taşkınlığı doğuyor.
- Nerede korkuyorsam oraya giderek (heyecanlılık işareti sayesinde saptanması kolay yerler) bu Korkuyu içimden çıkarıp atmalı.
- Anneciğimin hakkında kaleme alacağım metni yazmaktan beni alıkoyan, beni ondan ayıran şeyi, durup dinlenmeden ortadan kaldırmalı: Kederin etkin biçimde gitmesi: Kederin etkin hale geçmesi.
[Metin, bu fiş üzerinde, Korkunun bu açılışıyla (doğurmasıyla, kopuşuyla) bitmeli.]