"Boşanmalar artıyor," deniyor; evet, eğer evlilik iyi gitmiyorsa boşanılması gerekir. "Efendim ne yapacak o kadın, güvencesi yok!" deniyor. Eh, evlilikte de güvencesi yok. O kadar korkunç kalıplar söz konusu ki... Düşünün ki kocası işsiz, kazanamıyor, o ara kadın ikinci çocuğa hamile kalıyor ve kocasındaki reaksiyon ne? Alıp başını gidiyor, yok oluyor. "Ne hâliniz varsa görün!" diyerek, kadını karnındaki ve önündeki çocuklarla bir başına bırakarak gidiyor. Bir, üç, beş değil; bu çok yaygın bir hareket. Kimse bunlardan bahsetmiyor. Kadına şiddet kadar büyük bir problemdir bu. Ortada beraberliğin sorumluluğunu taşıyamayan garip bir kesim var. Dikkate almamız lazım. Bunların neden konuşulmadığını, tartışılmadığını, yazılmadığını da anlamıyorum. Bu konuların üzerinde durunuz, gündemden düşmesine izin vermeyiniz.
Sayfa 266Kitabı okudu
Oyuncak olduk her şeyin elinde "hayat bu"
Hayatta kapanmayacak yara yoktur. Siz sadece o yaşadığınızın gelip geçici olduğunu düşünün yeter. Siz “Ne yapalım, böyle oldu,” deyin yeter. “Zaman, dünya, kader, âlem, hayat, şimdilik bana bunu verdi, böyle verdi,” deyip geçin gidin yeter. Güçlü olmak yerine yumuşak bir dal parçası gibi eğilin, bükülün. Sonra size bunları yapan zorba gücün elinden kurtulur kurtulmaz eski halinize dönün. “Kaderinize boyun eğin” manasında değil bu söylediklerim. Zorlukları aştıktan sonra yıkılmayın diye söylüyorum. “Hayat bu,” deyin. İşte o zaman tadına varırsınız güzelliklerin. Yoksa mutsuzluktan sonra gelen mutluluğu tanımazsınız, bilemezsiniz, kendinizi mutsuzluğa hapsederek yaşar gidersiniz. Evet söylemek kolay. Yaşamak en zoru.
Reklam
BUNLAR DA MI İNSAN Siz ki güven içindesiniz Sıcak evlerinizde, Siz ki akşam eve döndüğünüzde Sıcak yemek ve dost çehreler buluyorsunuz: Düşünün bir, bir insan mıdır Çamurda çalışan Huzur bilmeyen Yarım ekmek için mücadele veren Bir evet ya da bir hayırla ölen kişi. Düşünün bir, bir kadın mıdır, Saçları, adı olmayan Artık anımsama gücü olmayan Gözleri boş ve bağrı soğuk Kışın bir kurbağa gibi. Bunların olduğunu düşünün: Sizlere yöneltiyorum bu sözleri. Onları yüreğinize kazıyın Evinizdeyken, yolda yürürken, Yatarken, kalkarken; Çocuklarınıza yineleyin bu sözleri. Yoksa, eviniz yıkılsın, Hastalık dert olsun başınıza, Çocuklarınız yüz çevirsin sizden.
"Evet belki yalnızım. Evet belki çok yaralandım. Evet belki kendi kabuğuma çekildim. Evet belki artık insanlara güvenmek istemiyorum. Evet belki dışarıdan bakıldığında ,umursamaz biriyim. Evet hakkımda ne düşünürseniz düşünün ilgilenmiyorum. Ben sadece tek bir cevap bekliyorum, siz değer verdiklerim ben ağlarken neredeydiniz?"
Sayfa 126Kitabı okudu
Siz ki güven içindesiniz Sıcak evlerinizde, Siz ki akşam eve döndüğünüzde Sıcak yemek ve dost çehreler buluyorsunuz: Düşünün bir, bir insan mıdır Çamurda çalışan Huzur bilmeyen Yarım ekmek için mücadele veren Bir evet ya da bir hayırla ölen kişi. Düşünün bir, bir kadın mıdır, Saçları, adı olmayan Artık anımsama gücü olmayan Gözleri boş ve bağrı soğuk Kışın bir kurbağa gibi. Bunların olduğunu düşünün: Sizlere yöneltiyorum bu sözleri. Onları yüreğinize kazıyın Evinizdeyken, yolda yürürken, Yatarken, kalkarken; Çocuklarınıza yineleyin bu sözleri.
Özgür, seçici durumda olan siz erkekler kimi sevdiğinizi açık seçik bilirsiniz her zaman. Ama sürekli bekleyiş içinde olan bir genç kız, genç kız utangaçlığı olan, sizi yalnızca uzaktan gören, her şeyi kendisine anlatılanlardan bilen bir genç kız ne söylemesinin gerektiğini bilmez, bilmemelidir... — İnsanın yüreği istemedikten sonra... — Hayır, yüreği ister; ama düşünün bir kere: Siz erkekler gözünüze kestirdiğiniz bir kızın evine gidersiniz, yaklaşırsınız ona, iyice incelersiniz onu, beklersiniz. Onu sevdiğinizi anladıktan sonra evlenme önerisinde bulunursunuz... — Hiç de öyle değildir. — Öyle olmaması bir şeyi değiştirmez. İyice sevmeye başladığınız ya da beğendiğiniz iki kızdan birini daha çok sevdiğinizi anladığınız zaman açılırsınız... Oysa kıza bir şey sormazlar. Seçimi kendisinin yapmasını isterler ondan; ama seçim yapamaz o, yalnızca "evet" ya da "hayır" diye yanıtlar ona sorulan soruyu.
Sayfa 263 - epubKitabı okudu
Reklam
Mutlu ve haz dolu olduğunuzu düşleyin. Kendinizle ve diğer insanlarla uyumlu bir yaşam sürdüğünüzü düşleyin. Kendi rüyalarınızı ifade etmekten korkmadığınız bir yaşam düşleyin. Başkaları tarafından yargılanmaktan korkmadığınız, istediğiniz zaman "evet", istediğiniz zaman "hayır" diyebildiğiniz bir yaşam düşleyin. Kimsenin fikrinden sorumlu olmadığınız, kimseyi kontrol etme ihtiyacı duymadığınız, kimsenin sizi kontrol etmesine izin vermediğiniz bir yaşam düşleyin. Kimseyi yargılamadığınız, herkesi kolaylıkla affettiğiniz bir yaşam düşleyin. Haklı olma ihtiyacı duymadığınız, kimseyi haksız kılma ihtiyacı duymadığınız bir yaşam düşleyin. Kendinize ve başkalarına saygı duyduğunuz ve başkalarından saygı gördüğünüz bir yaşam düşleyin. Sevme korkusu ve sevilmeme korkusu olmadan yaşadığınızı düşleyin. Reddedilme korkusu ve kabul görme ihtiyacı duymadığınız, özgürce "seni seviyorum" diyebildiğiniz bir yaşam düşleyin. Risk almaktan korkmadığınız ve yaşamı keşfetmenin hazzını duyduğunuz bir yaşam düşleyin. Yaşamaktan da ölmekten de korkmadığınız bir dünyayı düşünün. Bunları düşlemenizi istiyorum. Çünkü bu düşledikleriniz tümüyle mümkün. Bu cennet boyutu sadece sevme yeteneğiyle mümkündür.
Sayfa 114Kitabı okudu
"Bir düşünün, mucizevi bir şey bu; yeni bir beden ve yeni bir ruh bir anda sahneye çıkıyor. Nereden geliyorlar ve neden hiç durmadan geliyorlar? Evet, bu soruyu kendime çok sordum, gece gündüz bunu düşündüm. Aynı insanların dünyada hep yaşaması doğaya daha uygun olmaz mıydı; en azından senin, Benim gibi sıradan insanlar, zaman içinde, daha rahat yaşayacağımız yerlere gelebilirdik."
Sayfa 141Kitabı okudu
Özgürlüklerin kısıtlandığı baskıcı rejimlerde, yaratıcılık için güçlü nedenleri olmayan sanatçıları düşünün. Hepsinin ne ve nasıl sorularına hızlı cevapları vardır. Tiyatro yapmak istiyorum ama, özgürce yazmak istiyorum ama Bu amalar rasyonel düzlemde açıklanabilir ancak tüm bu amaları kenara koyarak kendi yolunu çizenler bizim asıl ilham aldığımız isimlerdir. Afife Jale tiyatro sahnesinde ilk kez halkın karşısına çıktığında oyunun sonunda kolluk kuvvetlerince tutuklanmak istendi ancak o kaçmayı başardı. Peki ya onu bir hafta sonra tekrar sahneye çıkaran şey neydi? Evet, Afife Jale'nin kendi içinde keşfettiği bir nedeni vardı. Kanunlar ve hatta kendi ailesi bile tiyatro yapmasına karşıyken Afife Jale'nin duyduğu bu tutku onun tarih sahnesinde Türk müslüman kimliğini gizlemeden sahneye ayak basan ilk kadın oyuncu olarak anılmasını sağladı. Sanatçılar iç dünyaları ile bir uyum ve denge içindedir. Bu kişiler hayatı sadece gözleriyle değil duyguları, düşleri, özlemleri ve kültürü ile görür, bunlarla şekillendirir. İşte tüm bu detayların gelişimindeki önemli faktörlerden bir tanesi neden ve nedenleri anlamak üzerine kuruludur.
Sayfa 66 - OlimposKitabı okudu
“Evet, çünkü kabul etmesi zor, hatta zikretmesi bile zor bir konuyu, insanlar kulaklarını kapatarak yok sayıyor. Ensest var demek bu ülkeye, topluma hakaret değil. Dediğim gibi bunu bir sosyal sorun olarak kabul etmeli ve çözüm bulunmalı. Kulak tıkamak çözüm değil, yetişkinlerin zikretmesi bile zorken düşünün ki küçücük bedenler bu yükü taşıyor. Bunu kabul etmemek onlara ihanettir, bu çok açık. İstatistik elde etmek zor, çünkü henüz ensest ülkemizde tanımlı bir suç değil ve bunun bir altyapısı yok.”
Sayfa 237Kitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.