Yoksulluk sayesinde biriken zenginlik artık yoksulluktan ka­çamayacaktır. Belki fabrikalar, atölyeler kentin çeperlerine itile­bilir, ama artık köle ya da toprağa bağlı köylü değil yurttaş olan emekçiler önce hafta sonu tatili için mücadele edip bu hakkı ka­zanacak, sonra o tatilde kentin merkezine gelecektir. Burjuvazi­nin yönetsel işlerini onun
Sayfa 102 - "Polis": Aristoteles'in en önemli yapıtlarından birinin ismi de olan bu kelime, tam tercüme edildiğinde “kentin meseleleri” ya da “kentlilerin/yurttaşların me­seleleri” anlamına gelir.
Yakında İstanbul'u alacaklar, az kaldı
Sınıf bilinci güçlü ama tarih bilinci pek zayıf olan burjuvazi, zenginliğini müstakil kılmak ve onu yoksulların öfkesinden korumak için, zenginliğinin merkezi olan kenti, en azından kent merkezini işçilerden arındırmaya, onları sanayi mahallelerine tıkıp gettolaştırmaya çabalar. Onun hayali Açlık Oyunları’ndaki Capitol şehri gibi, yalnızca alan ve hiç vermeyen, aristokratik bir kent kurmaktır; ama modern kent ile onu emeğiyle yükselten modern emekçi sınıf ısrarla bu çabaya direnir.
Sayfa 101 - Yazılama Yayınevi, 3.Baskı, Aralık 2022.
Reklam
Enayi veya deli olarak damgalananlar örgütlenin!
Artı-ürünün olmadığı dönemde toplum ile birey arasında da, birey ile birey arasında da yerleşik bir çıkar çatışması olması mümkün değildi; zira temel ihtiyaçların karşılanması, yani hayatta kalmabilmesi herkesin elbirliğiyle çalışmasını ve paylaşımın da ihtiyaca göre olmasını ge­rektiriyordu. Öyle ki, doğanın sağladığı olanakların sınırlı olduğu
Sayfa 86 - Yazılama Yayınevi, 3.Baskı, Aralık 2022.
Kişilik & Sınıf
(...) birey kendisini aynaya değil başkaları­na bakarak tanımlar ve anlamlandırır. (...) Yani egemenlik ve sömürü mekanizmalarının işlerliğini koru­duğu olağan zamanlarda her birey kişiliğini, genel toplumsal işle­yiş çerçevesinde kendi sınıfının mensubu olarak, kendi sınıfının erdemleri ve tabularını veri alarak inşa eder; toplumun geri kala­nı tarafından da bu kriterler ile değerlendirilir. Bu, istisnai birey­lerin çıkmasına engel değildir tabii; ama istisnaların kural haline gelmesi yerleşik düzen tarafından, söz konusu birey hangi sınıfa mensupsa o sınıfa uygun yöntemlerle engellenir. Çelişkilerin yoğunlaştığı bunalım dönemlerinde ise olağan maddi süreçler ve o süreçlerin bir yansıması olan olağan değer yargıları, tamamen işlemez hale gelmese de zayıflar. Bu dönemlerde bireyin kişiliği, yerleşik düzen ve onun herkesi kendi sınıfı içerisinde tektipleştiren değer yargılarından ziyade; bunalımın yarattığı toplumsal çürüme ve çözülmenin gölgesinde ve onu yaratan çelişkilere göre aldığı pozisyonla şekillenir.
Sayfa 86 - Yazılama Yayınevi, 3.Baskı, Aralık 2022.
(...) liberal ateistlerin zannettiğinin aksine, birilerinin bir din uydurup, insanları buna inandırıp, sonra da bu aldatmaca sayesinde çalışmadan refah içe­risinde asalak bir hayat sürmelerinden ve her gün kendi aralarında yoksullarla dalga geçmelerinden daha karmaşık bir mesele oldu­ğunun altını çizmek istiyorum. İnsanlık tarihinin bu aşamasında insan toplumunun aklı henüz dinsel ve dinsel olmayan düşünce diye iki parçaya ayrılmış değildi. İnsanın maddeye dair tüm dü­şüncesi bir ölçüde dinseldi. Egemen dinsel düşüncenin maddey­le bağını böylesine kesmesi, kendisini onun üzerine yükseltip ona yabancılaşması, egemen sınıfın yabancılaşmasının düşünce dün­yasındaki izdüşümüydü. Egemenler, kendilerini alkışlayan mito­lojileri yalnızca eşitsiz düzenin sorumluluğunu tanrılara atarak onu meşrulaştıran bir aldatmaca olarak yaymıyor, egemenlikleri sayesinde çalışmadan yaşamanın nasıl hakları olduğuna inanıyor­larsa bunun öyküleştirilmiş hallerinin de doğruluğuna inanıyor­ lardı. Bu, zaman zaman ezilenlerin de kendi özgürleşme arzula­rını dinsel biçimlerde ifade etmelerine ve gerekçelendirmelerine neden olsa da son tahlilde, maddeye dair materyalist düşünce­lere toplumda ayrı (ve devrimci) bir alan açılması anlamına geldi.
Sayfa 83 - Yazılama Yayınevi, 3.Baskı, Aralık 2022.
Ah bu "tanrılar"
(...) dinsel anlatılar mevcut toplumsal düze­nin, bu anlatıların merkezinde yer alan egemen tanrı ya da tanrılar da egemen sınıfın baş aşağı soyutlanmış haline dönüşür. Doğa­nın karmaşasına şekil verip uygarlığı kuran da, barbarlarla (ti­tanlar, devler) dolu dünyada bu uygarlığa yer açıp koruyan da bu tanrılardır. Böylelikle gerçek hayatta tüm bu işi fiziksel olarak gerçekleştiren emekçilerin alın teri hiçleştirilir ve toplumun sa­hip olduğu tüm zenginlik de, bu zenginliğin sürdürülebilmesi yani toplumun bekası da egemen sınıfın yönetme fiiline, yani düşünsel emeğine bağlanır.
Sayfa 83 - Yazılama Yayınevi, 3.Baskı, Aralık 2022.
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.