Kim umar senden vefayı Yalan dünya değil misin Muhammed-i Mustafa’yı ﷺ Alan dünya değil misin
Bunca vakit hayat denen Gayya kuyusunda eğleşmeye tahammül ettim. Bir gün olsa da bana "Kulum" desin diye Yüce Allah, koca bir ömrü tükettim, size söyledim her şeyi lakin ben kendime nasihat ettim. Dünyalığı terk ettim, dünyayı terk ettim, benliği terk ettim, terk etmeyi terk ettim. Sırtımdaki yükleri indirdim oradan. Bildim ki dünya bir koca yük imiş sırtımda. Anlayınca onu bıraktım ardımda.
Reklam
Fitne bir ateştir ki hem o ateşi salanı yakar hem de ateşin değdiğini.
Aşıklar, sadıklar işitmiş olun Hakktan geldim yine Hakka giderim Mevlasından gayrı kimi var kulun Hakktan geldim yine Hakka giderim
“Biz Türkler çay içmezsek ölürüz demek ki.”
Alan Sensin veren Sensin, kılan Sen Ne verdinse odur dahi nemiz var Hakikat üzre anlayıp bilen Sen Ne verdinse odur dahi nemiz var
Reklam
Ey nefsim sıkı dur, gayret et, çabala, ..... Her an mücadele et de koş kurtuluşa,
"Ağlarsan anlarsın ... anlarsan ağlarsın."
“Allah’ım” dedi “Sen ki imkânsızı mümkün edensin, olmazı olur, bulunmazı bulunur edensin. Sen varsan imkân var. Elhamdülillah”
Aramakla bulunacağını biliyordu ve arıyordu. Ama aradığı imkânsız olandı. Yine de mümkün olmayanı mümkün eden ‘Bir’i vardı.
Reklam
Ölüm dünyadaki en gerçek şey. Yalan dünyada tek gerçek ölüm.
Mansur bin Ammår buyurdu: "Bazı gecelerde, Küfede, bir åbidi dinledim. Rabbine münâcât ederek diyordu. - Ey Rabbim! Senin izzetine yemin ederim. Günahımla sana muhalefeti kasdetmedim. Sana isyan ettiğimde, senin makamını bilmediğim, cezâna kendimi maruz bıraktığım, bakışını hafife saydığım halde sana isyan etmedim. Fakat nefsim beni aldattı. Şekavetim de bu hususta aleyhimde ona yardımcı oldu. Benim üzerime sarkıtılan perden beni aldattı. İşte dolayısıyla cehaletimle sana isyân, fiilimle sana muhale- fette bulundum. Binaenaleyh şu anda senin azabından beni kurtaracak kim var? Veya sen, sarkıtmış olduğun ipi ben- den kesersen kimin ipine sarılayım. Yârın senin huzurunda durmaktan vay benim rezaletime! O zaman ki, yükleri hafif olanlara Geçiniz", yükleri ağır olanlara da "Yüklerinizi ko- yunuz" denilecek. Acaba yükleri hafif olanlarla beraber olup geçecek miyim veya yükleri ağır olanlarla beraber olup yй- kümü bırakacak mıyım? Vay hâlime. Senelerim ilerledikçe günahım çoğalır! Vay halime. Ömrüm uzadıkça mâsiyetle- rim çoğalır! Ne zaman tevbe edecek, ne zaman dönüş yapa- cağım? Yaklaşmadı mı ki, Rabbimden utanayım?
Ey gaflete dalıp ve bu hayatı tatlı görüp ve âhireti unutup, dünyaya ta- lip bedbaht nefsim! Bilir misin neye benzersin? Deve kuşuna... Avcıyı görür uçamıyor, başını kuma sokuyor; tâ avcı onu görmesin. Koca gövdesi dışarda. Avcı görür. Yalnız o, gözünü kum içinde kapamış görmez..
İNSANLAR ÖMÜR DENEN ŞEYİ ne de uzun sanıyorlar. Hiç bitmeyecekmiş gibi yaşıyorlar, hiç ölmeyeceklermiş gibi dolaşıyorlar. Oysa etraflarında o kadar ölüm var ki! O kadar çok ölen var ki etraflarında. Yine de ibret almıyorlar. Ölüm denen mecburiyetin bir gün onlara da geleceğini hiç getirmiyorlar akıllarına. Sanki ölenler hep diğerleri olacakmış zannediyorlar. İnsan ne kadar nisyana meyilli, unutmaya ne kadar da alışık! Başkalarının hayatının niliayete erişi bir anlık da olsa ölümü düşündürüyor onlara lâkin sonra hiç olmamış gibi yaşıyorlar. Hiç kimse ölmemiş gibi, hemen yanı başlarında onca mezarlık yokmuş gibi davranıyorlar. Görüyorlar ama görmezden geliyorlar, her gün ölüyorlar ama ölümü bilmezden geliyorlar. Şayet ölenler en yakınları, en sevdikleri, en vazgeçemedikleri bile olsa yine de birkaç zaman kalıyor ölümün zihinlerindeki yeri. Sonra yine gafil, yine meçhul, yine kayıp ...
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.