Çalışma yaşamında emeğin prososyal davranışları ile ilgili araştırmalar yürüttüğüm için, kitabın bende bıraktığı “iyilik” halini ve derinliği çok sevdim. 16 bölümden oluşan kitapta, çok farklı disiplinlerden (psikoloji, iktisat, doğa, din, medya, sivil toplum kuruluşları vb.) yapılan iyilik tanımları çok düşündürücü. Tanıl Bora, Zülfü Livaneli, İoanna Kuçuradi, Bekir Ağırdır, Kemal Sayar gibi her bir kelimesi kıymetli, çok saygın düşünürlerin kaleminden okuyorsunuz iyiliği, kitap boyunca.
Hep denilir ya insanlık giderek yozlaşıyor, insanların duygu anomalileri artıyor, iyiliğin maliyeti hep başımıza türlü işler açıyor, merhametten maraz doğar diye.. Belki de öyle değildir, belki de insanlığın yana yakıla kötülüğe koştuğu bu yaşamda, iyilik tutunabileceğimiz tek çabadır.
Kelimelerin efsununa inandıran çok sevdiğim bir yazar, Livaneli.. Balıkçı ve Oğlu, yoksul bir balıkçı olan Mustafa'nın, Mesude'nin ve Samir bebeğin hikayesi.. "Deryaya yakın, dünyadan uzak" bir yaşamın anlatısı. Deniz memleketinde büyümüş bir okur ve aynı zamanda bir anne olarak bu derin destanı çok sevdim. İnsanı aziz bilen, yüreği hikayeler biriktirmeyi seven bütün okurların seveceğine inanıyorum.
Çalışma yaşamında insan üzerine araştırmalar yürüttüğüm için, kitabın bende bıraktığı izi çok sevdim. Üzerine uzun uzun düşündüğüm, altını çizerek notlar alarak çalıştığım muhteşem bir metindi.