"idam makûmunun biri ölümünden bir saat önce, yüksek bir dağın tepesinde, ancak iki ayağının sığabileceği kadar daracık bir yerde yaşaması gerekse, çevresindeyse uçurumlar, okyanuslar, sonsuz karanlıklar, fırtınalar ve sonsuz bir yalnızlık olsa, yine de o bir avuç yerde ömrü boyunca, binlerce yıl, sonsuza dek yaşamanın, o anda ölmeye yeğleneceğini söylemiş. yeter ki yaşasın! yalnızca yaşasın! aman Tanrım, bu nasıl gerçek böyle! bu nasıl gerçek! insan ne alçak yaratıkmış!" Raskolnikov bir dakika kadar durup düşündü, sonra "bunun için insana alçak diyen de alçaktır!" diye ekledi.
bu filmi izlerken, Suç ve Ceza'yı okurken hissettiğim bir duyguyu hissettim ana karakter sayesinde. bu duygu; düşüncesi ve inancı uğruna başka bir insanı (ya da insanları veya eşyayı) öldürmeyi kendine hak görmek. aslında Sinan yazara o soruyu sorarken kendisine bir nevi fetva almaya çalışıyor olabilirdi yani en azından öyle görünüyor bir noktaya kadar. ama bana soracak olursanız asıl vurucu nokta filmin sonu için düşünülen 2 ihtimal.. esasında 2 şekilde de film doğru bitmiş oluyordu ancak bildiği doğrudan başka doğru olduğuna ihtimal vermeyen ve kafasını o doğrudan başka bir tarafa döndürmemek üzerine yemin etmiş Sinan aslında perspektifi ve hayat anlayışı daha geniş bir zemine yayılmış birisi de olabilirdi. sorular cevaplar... ve sonunda tercihler.. sonsuz teşekkürler Nuri Bilge Ceylan