Bu kitabı çok fazla övmek istiyorum. Kitabı bitirdikten sonra yorumlarında dolaştım biraz, seveni de olmuş sevmeyeni de. Ben de çok farklı bir etki bıraktı. Kitabı okuduğum süre boyunca elimden bırakamamam ayrı bir yana dün 200 sayfa okuyarak başından kalkmadan bitirdim. Okurken hikayeyi yaşatan,sanki seni olayın geçtiği mekanları görünmez bir pelerinle izliyormuşsun gibi hissettiren, karakterlerin iç dünyasına girebileceğimiz, onları kanlı canlı hayal edebileceğimiz kadar iyi betimlemeler ve psikolojik tasvirler yapan kitaplara bayılıyorum. İşlediği konu, anlatım tarzı, betimlemeleri, mekan ve karakter seçimleri benim için mükemmeldi. Her karakter ilmek ilmek işlenmişti. Sonu da beklemediğim bir şekilde bitti. Nermin Yıldırım’ın bütün kitaplarını okuyacağım. Çok çok çok güzeldi.
Konusundan bahsedeyim biraz. Eyüp ve Pilar Barcelona’da yaşayan bir çifttir. Eyüp seneler önce Türkiye’den ailesinin yanından ayrılmış, senelerdir Türkiye’ye hiç gitmemiş, ailesiyle de görüşmemektir. Dolayısıyla Pilar da Eyüp’ün ne önceki hayatını ne ailesini biliyordur. Bir sabah Eyüp Pilar’a hiçbir şey demeden İstanbul’a gider ve arkasında tek bir not bırakmaz. Pilar tesadüfen Eyüp’ün rüyalarını yazdığı bir defter bulur ve peşinden Türkiye’ye gider. Burada Eyüp’ün ailesinin evinde kalır ve Eyüp’ü aramaya başlar. Eyüp’ün ablası, abisi, yengesi ve arkadaşlarıyla birlikte hiç bilmediği bir dünyanın kapılarını aralarken, rüya defteriyle beraber geçmişte yaşanan bir aile travmasının sırları çözülmeye başlar.
