Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Bu ara neden hep şiir dinliyorum, ruhummu yorgun, gönlümmü kırgın bilmiyorum. İçimde ezilen duygularımmı beni şiire sürükleyen, ruhummu mahzun, gönlümmü mahzun bilmiyorum. Fakat içimde biyerler derinden acıyor, kagıt kesigi yarası acısı keskin. Ulaşamıyorum, hüznüme, hüzün sesli adamların sesi iyi geliyor.
İnsanlar güllerin peşinden koşarken ayakları altında ezilen papatyaların farkına bile varmazlar.
Reklam
Bir ezik his kalır insanın içinde yaşama dair. Can mıdır ezilen, umut mu karar veremez insan... Tatar Ramazan 🎬🎥
Ego
Ego (burada anlam olarak benlik kabul edilmektedir), eğer sağlıklı idare edilirse tıpkı aşk gibi en itici kuvvetlerden birisidir. Ama enerji veren bir çekirdek olduğu unutulunca, rijit ve insanı esnemez hale getiren ağırlığı altında eziliyoruz. Bu, insanın kendisiyle yanlış bir tanışma biçimini ifade eder. Daha en başta yaralanan ve ezilen benlik daha sonraları da yaralayıp ezerek var oluş yollarını arıyor. Haliyle de kaçınılmaz olarak kibre dönüşüyor. Ego ile kibir birbirinden çok farklı şeylerdir. Kibir en basit anlamıyla büyüklenme demek. Geniş, göz alabildiğine yayılan ama kuru bir büyüklenme, bir çöl. Ego ise keşfedilecek sonsuz bahçedir. Güzel bakılıp ilgilenildiğinde sonsuza uzanan; büyürken “büyüklenme”yi de aşan bir diyalektiktir. Bizim, yani özellikle Doğu insanının kendi cebinde kaybettiği eski bir hazinedir ego. Muhammed İkbal’in ifadesiyle –bir kitabına da bu adı vermiştir- Gülşen i Raz ı Cedid’dir. Yani Yeni Sırlar Bahçesi. Girilmesiyle beraber insanı bir daha geri dönülmeyecek şekilde değiştiren bir olumlu tanışma, bir mukaddes kendine yolculuktur. İçimdeki büyücüdür ego. Avcumu kendi avcuma almaktır. “Bir kere de ben bakayım şu falıma, hep okundum; bir kere de kendim okuyayım kendimi,” diyen sestir. Dâhilden işitilen, tok ve babacan sesli bir ulaktır.
Ezilen kadınlar özgürlüğüne düşkün Çocuklar büyütür
Kim onlar?
Ne diyor değirmenci ; " Bu nasıl çark ulan! Buğday bizim, ezilen biz Un olan biz, aç kalan biz. Kim bu doymak bilmezler"
Reklam
Derin düşlerin altında ezilen koca zihinler hakimdi her bir kafada. Uykusuzluk, çaresizlik ve bilinmezlik...
İnsanlar sahip olduklarının değerini bir türlü bilmezler.. Güllere koşarken ayaklarının altında ezilen Papatyalardan habersizler..🌼
Sovyetler Birliği
"Her devlet, ezilen sınıfa karşı yöneltilmiş 'özel bir baskı gücüdür. O halde, hiçbir devlet, ne özgürdür, ne de halk devleti." ~Vladimir Lenin~
Varlığın ıspatı yokluktur. Yokluğun olmadığı yerde varlığın değeri olmaz. Yokluktan yaratılan tanrılar olduğu gibi varlıktan vâredilen yoksunluklarla doludur bu dünya. Bu dünya insanoğlunun kibriyle, nefsiyle ve hırsıyla doludur. Zor olan bunca varlığın içinde yokluğa, yok hükmünde bir saflığa sahip olmak. O saflık ki ezilen, hor görülen fakat insanlığımızın temelidir.
Reklam
Gerçi ezilen insanlık Locke, Voltaire, Rousseau gibi düşünürlere gönül borcu duyar. Ama onlar yaşamasaydı ne olurdu? Sadece bir iki yüzyıl daha saçma sapan görüşleri ileri sürülür, bazı kişiler inançlarından ötürü eziyet görürdü. Ama eğer, Dante, Petrarca, Chaucer, Shakespeare, Milton ve başkaları şiir yazmasaydı; Raffaello , Michelangelo ve öteki ressamlar ve yontucular sanat yapıtlarını üretmeseydi, dünyamız bugün korkunç bir halde olurdu. Toplumun temeleni kuranlar, bize yaşama sanatını öğretenler, şairler ve sanatçılardır. Geleceğe gördükleri ve bize müjdeledikleri için onların birer evliya sayılmaları gerekir.
Muhammed Nurullah Yiğit

Muhammed Nurullah Yiğit

@amphetazolam
·
16 Nisan 19:50
Doğuda evvelden beri epeyce şair yetişmiştir. Nazım ve belagat konusunda hayli başarılı olanlar olmuştur. Fakat ibn Sinalar gibi, İbn Rüştler gibi bilimle ilgilenenler yetişmeyince doğu medeniyeti sönmeye başlamıştır.
Hem Bakunin’in hem de Karl Marx’ın öncülük ettiği düşünce, ezilen sınıfların sömürüsü üzerinden hayatlarını sürdüren ayrıcalıklı sınıfın tasfiyesini zorunlu kılmaktadır. Fakat bu amaca yönelik araçlar iki taraf için bir ayrım noktası teşkil etmektedir. Daha açık bir şekilde ifade etmek gerekirse, Bakunin için kitlelerin kurtuluşu, içine sıkıştıkları sömürücü ve acımasız düzenin kurumları ile değil, bunların tasfiyesi ile mümkün hale gelecektir. Aksi takdirde, kitlelerin akıl ve ahlak duygusu, onların isyan içgüdüsünü elinden alacak bir biçimde saptırılacak ve ezilen sınıflar yeniden köle muamelesi görecektir.
Ezilen tenimizde, gelen darbeye en duyarlı noktada beliren çürükler var; bu çürümelere karşın yapabileceğimiz tek hamle, kendimizi savunabileceğimizi düşündüğümüz anda başka tarafımıza vurulmasını sağlamak. Tenimizin yanında, acıların kaotik nahiyesinde bulunan ruhumuz; bilenen vücudumuzda seziyoruz daima... işte bir sonraki darbede, ölüm yaklaşıyor olmalı!..
Kendi çapımda karaladığım bilinçaltı kırıntılarımı da paylaşacağım.
Çırılçıplak bir çaresizlik içinde Koyu yoksulluğa yelken açarken umutlar Yıkılmış bir kent kadar sessiz Ve vurulmuş bir çocuk kadar masumuz. Ezilen bizdik Yorulan, kırılan ve umursanmayan Yarınları çalınan biz Cami avlusuna terkedilmiş Hayalleri çalınmış biz... Güzel Helen'in yanağına ben konduran tanrılar misali gezerken onlar Gözleri kör edilmiş Yağmalanmış ve tarumar edilmiş Ruhları sakat bırakılmış Yine biz!! Burak Yelin
"Bir din adamı, ezilen halkı zalime karşı savunmak yerine, onlara sabretmeyi ve şükretmeyi öğretiyorsa, o din adamı halk için en büyük düşmandır..." Ali Şeriati
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.