Tutunamayanlar ile ilgili söyleyeceğim o kadar çok şey var ki. Ben Oğuz Atay’ın neden noktalama kullanmadığına, batı edebiyatından kimlerden etkilendiğine romandaki postmodern ögelere filan girmeyeceğim, doğrudan Selim’i anlatmaya çalışacağım. Bol bol spoiler var romanı okumayanlar okumasın. Çok anlattım çünkü öyle gerekti.
---spoiler—
Selim
İnsanlar, birbirinden apayrı kişilikte yaratılmıştır diyorsun. İnsanda hırs denilen bir duygu var. Gözü kolay kolay doymuyor. Bu durumda, daha fazlasını elde etmek için güçlüler zayıfları ezmez mi?
“Rahatlık ya da hoşnutluk duyduğumu söyleyemem, tam tersine, beni eziyor bu. Ama amacıma ulaştım, öğrenmek istediğimi biliyorum artık; ocak ayından beri başımdan geçenlerin tümünü anladım. Bulantı yakamı bırakmadı. O kadar çabuk bırakacağını da sanmıyorum. Ama onu, bir dert gibi duymuyorum artık. Bu geçici bir huysuzluk ya da bir hastalık değil;
BİR FAKÜLTENİN İÇ YÜZÜ
Ulus Meydanından Yenişehir’e doğru muazzam büyük caddenin üzerinde uzayan bir bina var. Alnında, “Hayatta en hakiki mürşit ilimdir” yazılı. Hayran hayran bakıyorsunuz. Ne güzel bina, ne büyük söz. Hele bir de içeri girin. Korkmayın, çekinmeyin. Bu fakültenin içini, dışını ben çok iyi bilirim. Dört yıl orada bulundum. Ben
Kitap beklentimi karşılamadı, kadın meselesine ağırlık verildiğini düşünüyordum ama daha çok anarşizm propagandası gibi bi şey okudum. Kadın meselesine anarşizm olmadığı için ortaya çıkmış küçük bi aksilik muamelesi yapması beni çok rahatsız etti. Kadın sorununa ve bütün sorunlara getirdiği tek çözümün kendi ideolojisinden ibaret olması çok
"Insanın göğe bakma hakkı ve kuşun gökte uçma Hakkı Allah tarafından verilmiş doğal haktır, gasp edilemez."
Maalesef modern mimari bu konuda Allah'ın hakkını Allah'a vermediği gibi
kuşun hakkında kuşa insan ruhunun hakkını insan ruhuna vermiyor.
Bizi eziyor ve mutsuzlaştırıyor.