İşin en kötü yanı genç devletin içinde olup bitenlerdi. Uzun bir süre dünyaca hem alaya alınan hem de saygı duyulan bu parası çok az, ama buna karşın çok büyük ruh zenginliği olan halk, işte bu halk, paranın ve gücün tadını almıştı bir kez. İnşa etmeye, tasarruf yapmaya, ticaret yapmaya ve borç alıp vermeye başladı. Çarçabuk zengin olmak istiyordu. Kimin değirmeni ya da demirci dükkânı varsa, hemen bir fabrika edinmek istiyor, kimin üç işçisi varsa bu sayıyı ona ya da yirmiye çıkarması gerektiğini düşünüyordu. Çoğu da kısa sürede bu sayıyı yüze ya da bine çıkarmayı başardı. Eller ve makineler ne denli hızlı çalışırsa para da o denli hızla çoğalıyordu, ama doğal olarak şansları yaver gidenlere akıyordu para. Oysa işçilerin çoğu, bir ustanın işçileri ya da onun yardımcıları olmaktan çıkmış, köleler gibi coşkusuz çalışır olmuştu.