Küçük Burjuvazi Küçük burjuvazi, yerli burjuvazinin en düşük ve en geniş taba- kasıdır. Entelijansiyanın büyük çoğunluğunu oluşturan öğretmenle- ri, öğrenci gençliği, düşük gelirli uzmanları, büro katiplerini ve alt kademe hükümet memurlarını ayrıca orta köylüleri; küçük işadam- larını; esnafları; marangozları; kendi küçük motorlu teknesi ve
Sayfa 180Kitabı okudu
50 syf.
7/10 puan verdi
·
Liked
Dikkat Spoiler içerir
Bu eser de Stefan Zweig'ın diğer yapıtları gibi sayfa sayısı az , okuma süresi kısa ama etkisi ve mesajı büyük. Eser üç farklı bağımsız hikâyeden oluşuyor. " Lyon'da Düğün " hikayesinde ömrü, aşkı ve aşk uğruna yapılan fedakarlıkları okuyoruz . Hayatını nişanlısının hayatına denk tutan , onun uğruna canını feda eden bir genç kız yaratılmış. Hikâyenin alt metnindeki " ömür ve ölümün karşısındaki etkilerimiz, gücümüz " bir tokat gibi insanın yüzüne çarpıyor. " İki Yalnız İnsan " bölümünde Çirkin Jula raylarda intihar etmek üzere otururken onunla empati yapabilecek, zira onun çektiklerinin benzerini aksak ayağı ile çeken fabrika işçisi onu hem rahatlatmış hem de kendine bile itiraf edemediklerini, benzer sıkıntıları yaşayan kader ortağına itiraf etmiştir. Hikâyenin son kısmı olan " Wondrak " da ise tanrının elinden " kusurlu " olarak çıkmış ve hayatı " kusursuz " görünen insanlar tarafından zehir edilmiştir. Hikâyede görünen kısım dışında Stefan Zweig'ın savaş karşıtı düşünceleri de yansıtılmış, savaşın götürüleri birçok kitabında olduğu gibi üstüne basıla basıla anlatılmıştır. Diğer kitaplarının aksine o denli bir etkisi olmamasına rağmen hem kitabı okurken hem de kapatıp düşününce etkisi hayli belli oluyor. Hayatlarının ardındaki hikayeleri bilmeden yapılan yorumların kişinin üzerindeki etkisi de düşündürdüğünden hayat dersi niteliğinde. Velhasıl kelâm kesinlike okunmaya değer bir kitap olduğunu söyleyebilirim.
Lyon'da Düğün
Lyon'da Düğün
Stefan Zweig
Stefan Zweig
Lyon'da Düğün
Lyon'da DüğünStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 202130.9k okunma
Reklam
1 Mayıs Emek ve Dayanışma Günü Kutlu Olsun!
Bir fabrika işçisi adı Bahadır Gözü tok, karnı açtır. Soyu sopu fukara özü fakir Ne varsa çekmiştir ıstıraba dair İçi dualı, Dışı sıvalı Yıkık bir gecekonduda kalır. Bir kendisi birde hasta kızı vardır.
Örneğin, ücretler söz konusu olduğu kadarıyla, Ingiliz fabrika işçisi, ücretini haftalık olarak bakkala verir; bakkal bu parayı haftalık olarak bankaya yatırır; banka haftalık olarak fabrika sahibine geri verir, o da bu parayla yine işçilerin ücretini öder ve bu böyle sürüp gider.
"İslâm ruhunda ise, iş sahibi de işçisi gibi bir işçidir."
Verim, sadece maddî değil, ondan kopmaz bir şekilde mânevîdir de. Fabrika, işyeri, dükkân, mescidin bir uzantısıdır müslüman için. Kapitalizmin patronluk ruhu, onun için Tanrıya ortak koşmanın bir marjıdır. İslâm ruhunda ise, iş sahibi de işçisi gibi bir işçidir. Kârı sınırlı olacaktır. Kazancını israf edemez, istediği gibi tüketemez. Kazancı, mülkü, sermayesi, ona Allah'ın bir emanetidir. O, emanete ihanet etmez. Devletin veya Toplumun yetkili kurumlarının çizdiği genel ve dinamik ekonomi tablo ve perspektifinde, yararlı yerini alacaktır. Toplumun bütün kişileri gibi, ekonominin genel ilerleyiş rotasını izleyecek, temposuna uyacak, gidişine ayak uyduracaktır. Kendi çıkarını, Toplumun ve öbür kişilerin çıkarında görecektir. Toplumun genel çıkarını baltalayıcı davranışlardan kaçınacaktır. "Her şey Allah içindir." fikrinden bir an için ayrılmamaya çalışacaktır. Böylece, ekonomik yapı, dev bir ağ haline gelecektir. Bu ağ da kültür ağıyla bütünleşecektir. Kültürsüz ekonomi, ekonomisiz kültür düşünülemez. İnançsız, ahlâksız kültür ve ekonomi düşünülemediği gibi.
Sayfa 55 - Diriliş yayınları, 47. BaskıKitabı okudu
Bu (zorunlu) eğitim sistemi bütüncül değil, lineerdi. Medeniyetin ilk temellerinden itibaren, Aristoteles'in eğitim sistemlerinden Ortaçağ'ın Michelangelo gibi dahileri yetiştiren çıraklık sistemlerine kadar her yerde, eğitim herkesin eşit olduğu bir süreçti. Öğretmen, kılavuzluk ediyordu, çocuklarsa öğretme ve öğrenme işine aktif olarak katkı sağlıyorlardı. Hayatta olduğu gibi burada da, birbirinden kopuk değil, bütün halindelerdi. Fakat Alman filozoflar, iyi asker ve iyi fabrika işçisi yetiştirmek için -çünkü amaç buydu!- Öğrencilerin büyük resme bakmadan, onlara ne söylenirse onu yapan, bütüncül değil lineer düşünen kimseler haline getirilmesinin elzem olduğu hükmüne varmışlardı. Eleştirel düşünme yeteneği unutturulmalı, öğrenciler lineer düşünmek üzere eğitilmelilerdi.
Sayfa 89
Reklam
200 syf.
9/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 18 days
Romanya doğumlu yazar Herta Müller'in 1997 yılında okurla buluşturduğu romanı Keşke Bugün Kendimle Karşılaşmasaydım. Yazarın bilinç akışı tekniği ile kaleme aldığı eser 2009 Nobel Edebiyat Ödülü'ne layık görülmüş. Eserde temel olarak Faşizm şemsiyesi altında yaşayan bir toplumun içinde bulunduğu fiziksel ve psikolojik çöküntü, bir
Keşke Bugün Kendimle Karşılaşmasaydım
Keşke Bugün Kendimle KarşılaşmasaydımHerta Müller · Siren Yayınları · 2015462 okunma
318 syf.
8/10 puan verdi
·
Liked
·
Read in 26 hours
Atanabilinirse memur belki.... Ama nerde...
"Devlet memuru demek acından ölmek demektir, ama bir bakıma da acından öle öle yaşamak demektir. Hepten ölmektense, acından öle öle yaşamak daha iyidir, evladım" Diyordu İlyas Efendi'nin babası Hilmi Efendi. Devletin kapısı en iyi ekmek kapısıdır. O kapıdan başka kapılarda sürünürsün diyordu.Sene 1971. Hala aynı zihniyet,aynı düşünce ve aynı Türkiye...Değişen birşey yok. Ekonomi kötü... Ama en azından kredi kartları var. Zor geçinen insanlar, memurlar, zenginler... Bir devlet dairesindeki küçük insanların hayatı... Muzaffer İzgü tam Türk sineması tadında hani İlyas Salman ile Şener Şen ın oynadığı "Dolap Beygiri" filmi varya memurların yaşamı gibi bir kitaptı. Ama burada çalan çırpan yoktu. Geçinmeye çalışan gariban insanlar vardı. Film izler gibi okuyorsunuz dönemi... Dönemin zorluklarını, ekonomiyi aileleri. Eserde en kızdığım nokta; durumları olmadığı halde birşeyler içmek için paralarını çarçur etmeleri. Ben galiba bu içki olayını sevmiyorum onun dışında çok eğlenerek okudum. Süleyman bey, Yakup Bey, Dehri efendi, İlyâs ın göz koyduğu ulaşamadığı sevdası Remziye ve sonunda bir fabrika işçisi olan Hatice nin İlyasa yamamarak anası bacısı ve bir sürü çoçuğu ile bayağı kalabalık ama güzel diyaloglu bir eserdi. Aynı diyalogları şimdi de kuruyoruz. Ama kredi kartlarımızla... Eserin son 25- 30 sayfasını hızlı yazmiş daha detaylandırabilirdi. Sanki bunun dışında neden bu kadar az okunmuş anlamadım doğrusu. Kesinlikle tavsiye ediyorum.
İlyas Efendi
İlyas EfendiMuzaffer İzgü · Bilgi Yayınevi · 1995100 okunma
Büyük ekonomik gelişme, milleti meydana getiren sosyal tabakalarda değişikliğe yol açar. Küçük sanatlar yavaş yavaş yok olduğu için işçi özel bir yaşantıya kavuşmanın fırsat ve imkanını da elden kaçırır. Bunun sonucu olarak işçi proleter olur. Böylece fabrika işçisi ortaya çıkar. Tabakanın en büyük özelliği hayatı boyunca kendine ayrıcalıklı bir imkan yaratabilme imkanından yoksun olmasıdır. Bu işçi kelimenin tam anlamıyla malsız ve mülksüz bir kimsedir. İhtiyarlık, bu işçiler için ölümden beterdir. İhtiyarlayan işçiye yaşıyor demek dahi yanlış olur.
Sayfa 268 - SonsuzKitabı okudu
572 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.