Buluşma yeri, bir kitapçının önü. Beklediğim kişi trafiğe takıldı. Ben de elbette kitapçıda zaman gecirdim, raflarda kayboldum.
Ve sonra İzmir' de buldum kendimi...
-Zannetme ki, sana kabuğunu kır, diye cevap vereceğim... O zaman dağılırsın! Sakın kabuğunu kırma; genişlet... Ve kendine mal et, kanınla işle ve canlandır. Kabuğun kendi derin olsun...
"Özleme bir diyeceğim yok. O kömür kırıntıları arasında parlayan bir cam parçası. O nefes alışı sevgimizin, kavuşmalarımızın anlamı. O tek güzel yönü bekleyişlerimizin.
İnsanlığımız özleyişlerimizle alımlı, yaşantımız özlemlerle güzel."
Dans... Kollar ve bacaklar, beller ve omuzlar mükemmel ir armonide işliyor. Konuşma şekilleri, hareketleri, dansa kaldırdıklarının bakışları, dünyevi sorunların çok üstünde. Gençler çok sevimli. İnan bana kalbini ısıtan bir müzik varken başkasını bulmak gibisi yoktur. Eller birlikte kenetlendi, ayak diğer ayağı hisseder. Onu takip eder, gideceği yerin önemi yoktur. Çünkü şimdiden sonra her bir sallanma ve dönüşte uçacaklarına inanırlar. Kim bilir, belki de uçarlar...
Karhozat
Öyle yorgun ki kentimiz
Düşlerden ve söyleşmekten
Yok duyacak kimse sesimizi
Gönderdik göndermesine, yüzümüz
Oradan da
Yok olarak geri geldi
Sesler, şarkılar... alışkanlık elbet.