İmam Şâfiî şöyle dedi:
Tasalanmak boştur, kaderde neyse odur,
Levh'e ne yazılmışsa hiç şüphesiz o olur.
Sebeplere rağmen olmaz bazen arzuların,
Yokken bazen sebebi, oluvermiş arzuların…
Fahreddin Râzî şöyle der:
** Hak Teâlâ, rızâsının hangi ibadette olduğunu gizlemiştir ki bütün ibadetlere rağbet edilsin.
** Gazabının hangi isyanda olduğunu gizlemiştir ki bütün günahlardan kaçınılsın.
** Canlılar için ölüm vaktini gizlemiştir ki, her an ölüme hazır olmak gerektiği şuuruyla yaşansın.
** İnsanlar arasında dostlarını gizlemiştir ki bütün insanlara hürmet gösterilsin…”
Tefsîr-i Kebîr, XXIII, 281-282
Fahreddin Râzî rahmetullahi aleyh; “Ne yaptımsa Asr sûresi'nin mânâsını kalbime indiremedim” diyor. "Ta ki sıcak bir yaz günü çarşıda buz satan bir adamın söylediklerini duyup hâlini görünceye kadar. Adamcağız, erimeden evvel satmak istediği buzları eliyle göstererek şöyle nida ediyordu: "Sermayesi her an tükenmekte olan bu zavallıya yardım edecek kimse yok mu?"
Bir İlmi Geleneğin İnşa Süreci Nasıl Geçer, Nelerle Karşılaşır İlim İnsanı?
İlim şehrinin kapısı olan Hz. Ali Efendimiz, “Cahilin kalbi ağzında, âlimin ağzı kalbindedir” buyurmuşlar. Bizim medeniyetimizde âlim; kalbi, aklı ve dili müttefik olandır.
Nazarında basiret, aklında feraset, lisanında hikmet, ef’alinde kulluk ve ibadet vardır.
Bizim medeniyetimizde İbn Sina ve Gazali, İbn Arabi ve Fahreddin Razi, İbn Haldun ve İbn Teymiyye, uykusuz gecelerin bereket ve ihlasında ortaktır.
dunya bizim.com
Avrupa'nın "Batı" olarak tescil edilmesi, Batı'nın tüm insanlığın "ufku" olarak tanınması ve bunun mutlaklaştırılması, hassaten Aydınlanmacı bakış açısının "üst ilke" olarak benimsenmesi, Batı'nın ve Batılı olmanın evrenselleştirilmesi ve hatta insanlık için aşkınsal bir metafizik haline getirilmesi anlamına geliyordu. Durum böyle olunca hangi türden olursa olsun bir Batılı düşünür ölçü haline geliyordu. Gazali yerine Descartes'ten, Ibn Sinâ yerine Francis Bacon'dan, İbn Arabi yerine Spinozadan, Fahreddin Râzi yerine Leibniz'den, Ibn Heysem yerine Galileodan, Ebu Hanife yerine Jean Jacques Rousseau'dan, Tüsi yerine David Humedan söz ediyorsanız çağdaş ve medeni olarak tanımlanıyor ve en azından kınayıcılar tarafından kınananlardan olmuyordunuz. Herhangi bir Müslüman veya Doğulu veya Afrikalı düşünür. älim, "Batılılar gibi bakmak,
görmek, düşünmek, yaşamak zorunda değiliz" dediğinde hemen dışlama mekanizmalarıyla dışlanır, hatta gündemin dışına atılır. En çok da kendi müstağripleri tarafından....
“Buz satan birisi pazarda şöyle bağırıyordu:
Sermayesi eriyen bu şahsa merhamet edin!
Bunu duyunca,
'İşte bu söz Asr sûresinin mânasını izah etmektedir' dedim.
İnsana verilen ömür güneşin altında bir buz gibi hızla erimektedir.”
Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XXXII, 81
Vakıa'ya göre şekil alan ideolojiler, iki dünya'da insanı hüsran eder.
Batıl davanın sonu ahiret azabıdır!
İsrail protestosunda gözaltına alınan, Mavi Marmara şehidi Cengiz Akyüz’ün kızı Beyza Akyüz:
“MOSSAD ajanlığına varan ithamlar bana bir kez daha yaşadığım ülke gerçeğini öğretmiş oldu!”
"Hepimiz sussak, gözlerimizi