Fahreddin er-Râzî de şöyle der: "Bir şey yok demek henüz yapmadık demektir. Eğer dünyada adaletsizlikler, zulümler bu kadar yaygınsa bu Müslümanların adaleti ifa etme vazifesini yeterince yapmadığı anlamına geliyor."
“Şu yaşıma kadar tecrübe ettim ki, kul bir işinde Allah'tan başkasına güvenirse o iş kulun bela ve zorluk çekmesine sebep oluyor. Kul Allah'a dayanır ve başka kimseye bel bağlamazsa onun o işi en güzel şekilde neticeleniyor.” Fahreddin Râzî
Reklam
İncil : Gospel
İncîl kelimesinin aslı “iyi haber, müjde” anlamında Yunanca euaggelion (euangelion) olup Latince’ye evangelium, Fransızca’ya évangile olarak geçmiştir. İngilizce’deki karşılığı ise eski İngilizce godspel kelimesinden gelen gospeldir. Euaggelion kelimesinin ya doğrudan veya Habeşçe şekli olan wangel kanalıyla Arapça’ya incil olarak geçtiği ileri sürülmektedir (Jeffery, s. 71-72; EI2 [Fr.], III, 1235). İncilin Arapça necl kökünden türediği yolundaki görüş temelsizdir (Lisânü’l-ʿArab, “ncl” md.; Zemahşerî, I, 410; Mevhûb b. Ahmed el-Cevâlîkī, s. 230; Fahreddin er-Râzî, VII, 159-160).
Gariptir ki, bid'atlara karşı açtığı savaş yüzünden hapishanelerde çürüyüp nihayet orada vefat eden İbn Teymiyye'nin techiz ve tekfini de, kendisinin razı olmadığı bid'atlardan kurtulamamıştır. Cenazesinde halkın haykırarak ağlaşmaları, üst-başlarını yırtmaları, gasilden artan suyu teberrüken aralarında paylaşmaları; takkesini, -teberrüklenme kasdıyla- büyük paralar vererek mirasçılardan satın almaları... hep merhumun tasvip etmediği bid'atlardandı.
Sayfa 22 - İşaret YayınlarıKitabı okudu
Allah onlardan razı olsun
Medine'den ayrılmadan önce, son ere kadar hepsinin, bu arada çeşitli yaralar alarak vücutları âdeta delik deşik olmuş, kimi kolsuz, kimi bacaksız kalmış gazi Mehmetçiklerin, birbirlerine sokulup birbirlerine yardım ederek, halsiz, mecalsiz bir durumda, son defa Harem-i Şerif'i ziyaretle Ravza-i Mutahhara'ya yüzlerini gözleri- ni sürerek dualar ede ede yaptıkları veda ziyareti görülecek şeydi. İngiliz altınları ile beslenerek Türk'e diş biler hâle getirilmiş bazı sözde Araplar bile bu manzara karşısında gözyaşlarını tutamamışlardı. Bizimle beraber Medine'de kalıp aylarca süren muhasaranın her türlü sıkıntısını çekerek açlığına bile katlanan yerli Araplar ise, tam bir matem havası içinde hüngür hüngür ağlıyorlardı. Medine-i Münevvere'den çıkan askerimize, Medine halkı; "Bizi bırakıp nereye gidiyorsunuz? Siz buralardan gittikten sonra bizi birbirimize kırdıracaklar." diyerek gözyaşları döküyorlardı... Bu tarihten sonra, Medine'den Mısır'a kadar bir- çokları, cesur ve yiğit olmasını istedikleri çocuklarına "Fahreddin" ismini vereceklerdi. Neferler arasında ise, "Fahreddin Paşa nasıl olsa yine buraya gelecek, gelir. Kaçıp Medine'de aç da, susuz da olsak bekleyelim, ama esir olmayalım!" yeminleri ediliyordu. 45 Ama öyle yahut böyle, o günler için her şey bitmişti... Medine'de kalan, artık yalnız mücahid Mehmetçiklerin, Hz. Peygamber'e (s.a) komşu kabirleriydi... Allah Teâlâ, bu vesileyle, tüm şehid ve gazilerimize rahmet etsin, Rasûlüne komşu eylesin.
Kemâleddin b. Yunus (v. 1251), (Bağdat)
Lakabı "Kemâleddin" dir. Musul'da doğdu. Bağdat'ta tahsilini yaptı, Seyyid es-Selâmisi'nin muîdi oldu. Musul'a dönerek kendi adıyla anılan Kemaliye Medresesi'nde ders verdi. Matematikte eşi benzeri yoktu. Hikmet, mantık, tabii ilimler, tıp, riyâziyyât hesap gibi ilimlerde söz sahibi biriydi. Fahreddin-i Râzi'nin (v. 1209) eserleri Musul'a geldiğinde, burada pek çok büyük âlim olmasına rağmen, Kemâleddin b. Yunus'tan başka bunların kullandığı terimleri anlayan çıkmamıştı.
Sayfa 239Kitabı okudu
Reklam
Fahreddîn-i Râzî,
Fatiha tefsirinde Kürsî'yi mekân, Arş'ı da zaman teorileriyle ele almıştır.
Nizâmiye medreseleri muîdleri belirli ilim dallarında uzmanlaşmış kişilerdi. Zaten bu üstün özellikleri onların diğer talebeler arasından sıyrılıp medresede muîd olmalarına imkân vermişti. Ebü'l-Kasım et-Tibî (v. 1226) ferâiz ve hesap ilminde önde gelenlerdendi. Muhammed b. İsmail el-Bakkâl (v. 1192) fikıh, hilâf, cedel ve nazar ilminde derya misaliydi. Kemâleddin b. Yunus şöhret sahibi olup matematikte eşi benzeri yoktu. Fahreddin-i Râzi'nin eserleri Musul'a ulaştığında, bu şahsın dışında hiçbir kimse bu eserlerin istılahlarını anlayamamıştı. Misalleri çeşitlendirerek çoğaltmak mümkündür.
Sayfa 174Kitabı okudu
"Sözün nihayeti şöyledir: Kalbi, dünyasına aşık, şehvetlerine esir olan kişi, ahirete karşı sarhoş, Allah'a karşı şaşkın olur."
Sayfa 210Kitabı okudu
"O Allah ki, her türlü noksanlıklardan münezzeh ve yücedir."
Sayfa 274Kitabı okudu
Reklam
“Sadaka, müminleri günah ve masiyet pisliğinden temizler.” Fahreddin Razî (rah.)
İmam Şâfiî şöyle dedi: Tasalanmak boştur, kaderde neyse odur, Levh'e ne yazılmışsa hiç şüphesiz o olur. Sebeplere rağmen olmaz bazen arzuların, Yokken bazen sebebi, oluvermiş arzuların…
"Rabbim! Doğrusu bana indireceğin her hayra (lütfuna) muhtacım." (Kasas suresi, 28:24)
Sayfa 206Kitabı okudu
Fahreddin Râzî şöyle der: ** Hak Teâlâ, rızâsının hangi ibadette olduğunu gizlemiştir ki bütün ibadetlere rağbet edilsin. ** Gazabının hangi isyanda olduğunu gizlemiştir ki bütün günahlardan kaçınılsın. ** Canlılar için ölüm vaktini gizlemiştir ki, her an ölüme hazır olmak gerektiği şuuruyla yaşansın. ** İnsanlar arasında dostlarını gizlemiştir ki bütün insanlara hürmet gösterilsin…” Tefsîr-i Kebîr, XXIII, 281-282
Fahreddin Râzî rahmetullahi aleyh; “Ne yaptımsa Asr sûresi'nin mânâsını kalbime indiremedim” diyor. "Ta ki sıcak bir yaz günü çarşıda buz satan bir adamın söylediklerini duyup hâlini görünceye kadar. Adamcağız, erimeden evvel satmak istediği buzları eliyle göstererek şöyle nida ediyordu: "Sermayesi her an tükenmekte olan bu zavallıya yardım edecek kimse yok mu?"
1,500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.