" O sonsuz ömürde göreceğin rahat ve lezzet bu fâni ömürdeki çalışmalarına bağlıdır. "
11.Şua/3.Mesele
"Hayvan gibi olamazsın. Çünkü hayvanın mazi ve müstakbeli yok. Ne geçmişten elemler ve teessüfler alır ve ne de gelecekten endişeler ve korkular gelir. Lezzetini tam alır. Rahatla yaşar, yatar. Hâlık'ına şükreder. Hattâ kesilmek için yatırılan bir hayvan, bir şey hissetmez. Yalnız bıçak kestiği vakit hissetmek ister fakat o his dahi gider. O elemden de kurtulur. Demek, en büyük bir rahmet, bir şefkat-i İlahiye, gaybı bildirmemektedir ve başa gelen şeyleri setretmektedir. Hususan masum hayvanlar hakkında daha mükemmeldir. Fakat ey insan, senin mazi ve müstakbelin akıl cihetiyle bir derece gaybîlikten çıkmasıyla setr-i gaybdan hayvana gelen istirahatten tamamen mahrumsun. Geçmişten çıkan teessüfler, elîm firaklar ve gelecekten gelen korkular ve endişeler; senin cüz'î lezzetini hiçe indirir. Lezzet cihetinde yüz derece hayvandan aşağı düşürür. Madem hakikat budur. Ya aklını çıkar, at; hayvan ol, kurtul veya aklını imanla başına al, Kur'an'ı dinle. Yüz derece hayvandan ziyade bu fâni dünyada dahi safi lezzetleri kazan!" diyerek onu ilzam ettim.
Sayfa 247Kitabı okudu
Reklam
geçmiş her bir gün, musibet ise zahmeti gitmiş, rahatı kalmış; elemi gitmiş, zevalindeki lezzet kalmış; sıkıntısı geçmiş, sevabı kalmış. Bundan şekva değil belki mütelezzizane şükretmek lâzım gelir. Onlara küsmek değil, bilakis muhabbet etmek gerektir. Onun o geçmiş fâni ömrü, musibet vasıtasıyla bâki ve mesud bir nevi ömür hükmüne geçer. Onlardaki âlâmı vehim ile düşünüp bir kısım sabrını onlara karşı dağıtmak, divaneliktir. Lemalar
RİSALE-İ NURDAN İSTİFADELERİM
Günah işleyip tevbe ve istiğfar etmeden günahta ısrar etmek ve Allah’ın yolundan sapmak, hayvandan aşağı olmak demektir.Çünkü günah işleyip ısrar eden, Allah’ın yolundan çıkan insan da hayvan gibi yer, içer ve cinsel ihtiyaçlarını giderir. İnsan ile hayvanın arasındaki fark şudur: İnsanda akıl var.Hayvanda akıl yok.Hayvan yemek, içmek ve cinsel ihtiyaçlarında tam lezzet alır.Çünkü aklı yoktur.Ama insan sadece yese, içse ve şehvetini tatmin etse o zaman aklı sürekli onu rahatsız edecektir.Çünkü geçmiş zamanın üzüntüleri ve gelecek zamanın korkuları o insanın aklına yüklenecek.Bu sıkıntıdan kurtulmak için ya sarhoşluğa veya eğlenceye kaçacaktır. O zaman insan hayvan gibi yapsa tam lezzet almadığı gibi sıkıntılı bir hayatın yükünü çekecektir. Ey nefsim! Ya aklını başından çıkar at hayvan ol kurtul veya aklını imanla başına al.Yüz derece hayvandan ziyade bu fani dünyada dahi safi lezzetleri kazan (Risale-i Nur Külliyatından)
Risale-i Nur
Risale-i Nur
Bediüzzaman Said Nursî
Bediüzzaman Said Nursî
Hayat kaybetmektir. Kaybetmeye razı olmaktır. İsteklerin bu dünyaya uymuyor. Sen nerede yaşadığını zannediyorsun, dünyanın cennet mi olduğunu sandın yoksa. Burası ne cennet ne de cehennem. Burası dünya, fani dünya. Gelip geçtiğimiz bir yer. Sadece bir durak, bir uğrak yeri. Kaybeden olmak istemiyorsan, cennete gidersin ve artık orada hiç kaybetmezsin. Ama cennete gitmek istiyorsan, önce kaybedeceksin, her şeyini kaybedeceksin, ayrılmayı öğreneceksin, her şeyden ayrılmayı öğreneceksin, razı olacaksın, dünyanın ayrılık temeli üzerine kurulmuş olmasına rıza göstereceksin, teslim olacaksın. Çünkü burası kaybetmek için geldiğimiz bir yer. Kalmak için değil, gitmek için buradayız demek ve onu sarsmak istiyordu. Söyleyecek başka sözleri de vardı: Hayatla yüzleşmelisin artık. Ayrılık acısından kaçma, yüreğine taş bas ve bu acıyı sonuna kadar yaşa. Nereye kadar kaçacaksın bu gerçekten? Her an bir terk ediştir, her an ayrılıştır. Bak kaç yaşına gelmişsin, kaç yılı geride bırakmış, o yıllardan ayrılmışsın. En sonunda öleceğin bir hayat bu. Sonunda her şeyden kopacağımız bir hayatın içindesin. Sahip olduğumuzu sandığımız her şeyi arkamızda bırakıp gidiyoruz. İnsan bu dünyada kaybeder ve yalnızca kaybetmeye razı olanlar kazanır. Burası sadece bir sınav yeri; yapıp ettiklerimizin sonuçlarını alma, meyvesini toplama yeri değil. Katıksız bir lezzet ve hazla geçirilecek bir yer ise hiç değil. Sevince kederin, buluşmaya ayrılığın, doğuma ölümün, aydınlığa karanlığın, hayra şerrin bulaştığı bir dünya.
Sayfa 42
Gençlik
gençlik hiç şübhe yok ki gidecek. Yaz güze ve kışa yer vermesi ve gündüz akşama ve geceye değişmesi kat'iyyetinde, gençlik dahi ihtiyarlığa ve ölüme değişecek. Eğer o fâni ve geçici gençliğini iffetle hayrata -istikamet dairesinde- sarfetse, onunla ebedî, bâki bir gençliği kazanacağını bütün semavî fermanlar müjde veriyorlar. Eğer sefahete sarf etse, nasılki bir dakika hiddet yüzünden bir katl, milyonlar dakika hapis cezasını çektirir. Öyle de gayr-ı meşru dairedeki gençlik keyifleri ve lezzetleri, âhiret mes'uliyetinden ve kabir azabından ve zevalinden gelen teessüflerden ve günahlardan ve dünyevî mücazatlarından başka, aynı lezzet içinde o lezzetten ziyade elemler olduğunu aklı başında her genç tecrübe ile tasdik eder.
Sayfa 22 - Envar neşriyatKitabı okuyor
Reklam
Mektubat Yirminci Mektup Risale-i Nur da en sevdiğim bölümlerden biri;
Mukaddime Kat'iyen bil ki: Hilkatin en yüksek gayesi ve fıtratın en yüce neticesi iman-ı billahtır. Ve insaniyetin en âlî mertebesi ve beşeriyetin en büyük makamı, iman-ı billah içindeki marifetullahtır. Cin ve insin en parlak saadeti ve en tatlı nimeti, o marifetullah içindeki muhabbetullahtır. Ve ruh-u beşer için en hâlis sürur ve kalb-i insan için en safi sevinç, o muhabbetullah içindeki lezzet-i ruhaniyedir. Evet, bütün hakiki saadet ve hâlis sürur ve şirin nimet ve safi lezzet, elbette marifetullah ve muhabbetullahtadır. Onlar, onsuz olamaz. Cenab-ı Hakk'ı tanıyan ve seven, nihayetsiz saadete, nimete, envara, esrara ya bi'l-kuvve veya bilfiil mazhardır. Onu hakiki tanımayan, sevmeyen nihayetsiz şakavete, âlâma ve evhama manen ve maddeten müptela olur. Evet, şu perişan dünyada, âvâre nev-i beşer içinde, semeresiz bir hayatta; sahipsiz, hâmisiz bir surette; âciz, miskin bir insan, bütün dünyanın sultanı da olsa kaç para eder. İşte bu âvâre nev-i beşer içinde, bu perişan fâni dünyada; insan, sahibini tanımazsa mâlikini bulmazsa ne kadar bîçare sergerdan olduğunu herkes anlar. Eğer sahibini bulsa mâlikini tanısa o vakit rahmetine iltica eder, kudretine istinad eder. O vahşetgâh dünya, bir tenezzühgâha döner ve bir ticaretgâh olur. Mektubat
Sayfa 222 - Envar NeşriyatKitabı okudu
Geçmişten çıkan teessüfler, elîm firaklar ve gelecekten gelen korkular ve endişeler; senin cüz'î lezzetini hiçe indirir. Lezzet cihetinde yüz derece hayvandan aşağı düşürür. Madem hakikat budur. Ya aklını çıkar, at; hayvan ol, kurtul veya aklını imanla başına al, Kur'an'ı dinle. Yüz derece hayvandan ziyade bu fâni dünyada dahi safi lezzetleri kazan!
İ'lem Eyyühel-Aziz! Aklı başında olan insan, ne dünya umûrundan kazandığına mesrur ve ne de kaybettiği şeye mahzun olmaz. Zira dünya durmuyor, gidiyor. İnsan da beraber gidiyor. Sen de yolcusun. Bak, ihtiyarlık şafağı, kulakların üstünde tulû' etmiştir. Başının yarısından fazlası beyaz kefene sarılmış. Vücudunda tavattun etmeye niyet eden hastalıklar, ölümün keşif kollarıdır. Maahâzâ, ebedî ömrün önündedir. O ömr-ü bâkide göreceğin rahat ve lezzet, ancak bu fâni ömürde sa'y ve çalışmalarına bağlıdır. Senin o ömr-ü bâkiden hiç haberin yok. Ölüm sekeratı uyandırmadan evvel uyan! Mesnevi-i Nuriye
926 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.