"Ben diyorum ki, tek bir çeşit özgürlük vardır, bir tanecik: O da önce insanın gözünün görmesi, sonra da cebinin mangırla dolmasıdır, gerisi fasarya! ...
Halk istiyormuş da bu yüzden yukardaymışlar!.. Oy nedir Allahaşkına, bilmeyen mi kaldı! Demokrasi? fasarya! martaval!.. Yufka yürekli adamları kandırmanın yolu... Hih! Hih! Hih!..
"Ben diyorum ki, tek bir çeşit özgürlük vardır, bir tanecik: O da önce insanın gözünün görmesi, sonra da cebinin mangırla dolmasıdır, gerisi fasarya!..."
İsviçre'de bir kapıyı çaldığınızda kapıyı beş cm açıp, büyük bir güvensizlikle aralıktan bakarlar. Türkiye'de ‘hangi' kapıyı çalarsanız çalın sonuna kadar açıyorlar. En büyük fark bu, ekonomi falan fasarya.
Kadın Dediğin
Kadın dediğin iyi sevişecek arkadaş.
Koyun gibi yatmayacak, kımıl kımıl olacak yatakta.
Aklını başından alacak ama, aklını sadece bununla yormayacak.
Delireceksin ama delirmen hastalıktan olmayacak.
Uzanıverdi mi yanına boylu boyunca, göğsünde atan kalbinin yerine koyacaksın kendini, ruhunu, herşeyini.
Aşksız yatmayacak yatağa ve
Kitabı okurken, yazarının Haldun Taner olduğunu bir anlık unutarak, içinizden ben bu kitabın yazarı ile sohbet etmeli, karşılıklı çay içmeliyim diyorsunuz veya bir anlığına yazar ile beyinlerimizin değişmesini istiyor ve hayata bambaşka bir çerçevede bakarak etrafıma afili cümleler kurarak insanlara caka satmayı isterdim.
Kitabın Kalender atlı bir atın kişnemesiyle başlayıp aynada kendisini görmesi, Sao Paulo'ya kadar uzanan ve muhteşem tahlilleri barından öyküleriyle devam etmesi muhteşem bir detay. Ve bir kitabın adı ancak bu kadar güzel olabilirmiş. Başlı başına bir öykü gibi bir ad; "Şişhane'ye yağmur yağıyordu."
En beğendiğim kısımlar ise ;Şişhane'ye Yağmur Yağıyordu, Ablam, Fraulen Haubold'un Kedisi ve Fasarya'ydı.