"Hepimizin kafasında faşizm vardır" ve daha temel olarak: "hepimizin temelinde iktidar vardır."
Bir cani ile bir devlet arasındaki benzerlik;
Herkesin benliğinde bir totaliter rejim hevesini baskı altında tutması. İnsanlar ve kurumlar kendilerini ifade için daima bir enstrümana ihtiyaç duyar; bir besteciye müzik aleti, bir doktora tıbbi malzeme, bir katile bedeni ve karşısındakine zarar vereceği nesne, bir devlete ordu, derinleştirilmiş kadrolar, din ve faşizm lazımdır.
Faşizm, iki insan arası ilişkide başlar. - İngeborg Bachmann
İsrailliler, ortaya çıkmaya başlayan gerçek kendilik için annenin ulaşılabilirliğini en aza indirgiyorlar ve böylece yakınlık, bağımsızlık ve yaratıcılık kapasitelerinde zorluk yaşayan işlevsel yetişkinler üretiyorlar. Japonlar, ortaya çıkmaya başlayan kendilik yerine, annenin benmerkezciliği ve büyüklenmesini hoş görmesini vurguluyor ve böylece sosyal açıdan iyi işleyen ama yakınlık, bağımsızlık ve yaratıcılık kapasitelerinde ileri derecede sorun yaşayan narsistik kişilik bozukluklarına sahip bireyler yetiştiriyorlar. Amerikalıların ortaya çıkmaya başlayan gerçek kendilik için annenin ulaşılabilirliğine verdiği önem de, bu üç hayati ve insanı nitelik için asıl kapasitenin korumasını sağlıyor.
Sayfa 146
Holokost
1938'den itibaren Nazi ideolojisinin "istenmeyen" olarak gördüğü kişiler toplama kamplarına gönderildi: Romanlar, eşcinsel erkekler, engelli herkes. Bolşevikler gözaltına alındı ve öldürüldü ama asıl odak, hem sayı hem de kültür bakımından yoğun Yahudiler oldu. Tıpkı diğer Batı ülkeleri gibi Almanya da antisemitik hislere sahipti; faşizm bu hisleri besledi ve sözde bilimin ürünü olan öjeniyi başka her şeyin yok edilmesini buyuran bir Ari ırk ideolojisine dönüştürdü.
Eğer toplum Mumford'un tanımladığı gibi bir "Mega-Makine"ye dönüşmüşse, yani tüm toplum dev ve merkezden yönetilen bir makine haline gelmişse, uzun dönemde faşizm kaçınılmaz olacaktır.
Çünkü:
a) İnsanlar eleştirel düşünce yeteneklerini yitirmeye, kendilerini güçsüz hissetmeye ve pasifleşmeye başlayacaklar, ayrıca yapılması gereken her şeyi bilen güçlü bir adama ihtiyaç duyacaklar, kısaca insanlıktan çıkıp koyunluğa dönüşeceklerdir.
b) Mega- Makine'yi, onu kullanmayı ya da doğru düğmelere basmayı bilen herkes işletebilir.
Sayfa 228Kitabı okudu
+Sayımıza güvenip zorbalaşıyoruz. Faşizm, bireyin önce ve sadece kendisini düşünmesinin kitleleşmiş halinden başka nedir ki?
+Takım taraftarları birbirini bıçaklar, milletvekilleri yumruklaşır, hemşeriler çeteleşir, takı kavgası sonucu düğün ya hastane ya hapishanede biter, atom altı parçacık faşizmin odağı bireycil(!) milliyetçilik, kısaca bencilliğin kusursuz örneği olan trafikte yol verme tartışmasında silahlar konuşur vs. vs. vs... Bakın mezhep savaşlarına daha gelmedik bile!
Sayfa 25Kitabı okudu
Faşizm ..
Ne istediler ki Suat Derviş’den, Ruhi Su’dan, Hasan İzzet Dinamodan, Aziz Nesin’den, Sabahattin Ali’den, Rıfaz Ilgazdan?..
Sayfa 201 - Evrensel Basım Yayın 1. Baskı 2000Kitabı okudu
Bıçaklanmışız. Üstümüzden otomobiller, yıllar, cuntalar, faşizm geçmiş. Ne kadar rüzgârlı burası, ne kadar serin, ne kadar bizli, ne kadar bizsiz, ne kadar ne kadınlar sevdim zaten yoktularlı, ne kadar kar yağacak sevdim mi sevildim mi bir vaktin ortasınalı, ne kadar ben sende bütün aşklarımı temize çektimli. Ben ölürsem karakutumu bulamayacaklar. Sen ölürsen karakutunda tek bir mesaj olacak: kötü aşklar sonrası anlıyorum, ah anlıyorum: İNSAN, BİRŞEYİN ÖZETİDİR!
Sayfa 41
Dünyadaki Rüzgâr Türkiye'de Fırtına Oluyor
Avrupa'da bunlar olurken Türkiye'deki aşırı solcular da boş durmuyorlardı. İstanbul'da bir üniversitenin kuruluş yıl dönümünü kutlamak için düzenlenen bir şölenin, derhâl gerçek amacından saptırılmasına ve aşırı solcu bir mahiyet almasına çalışılıyordu. Türkiye'dekilerin de hemen
Cumartesi Günleri Sohbetleri: Devlet gazetesinin bürosunun olduğu KÜBİTEM'in sohbet bakımindan en canlı olduğu zaman cumartesi günü öğleden sonralarıydı. O yıllarda cumartesi günleri yarım gün mesai yapılırdı. Okulundan çıkan öğretim üyesi, öğretmen, öğrenci ile bürokratlar KÜBİTEM’e uğrarlar ve birer sohbet halkası oluştururlardı. Bunlar: