“Sizin bu hırslarınıza bu toprak uygun değil... Çünkü düşünüyorum ki bu toprak eski ve verimsiz otlarından, dikenlerinden temizlenmedi. Balzac’ın Rastignac’ının arkasında kanlı Fransız Devrimi vardı. Burada? Burada en büyük efendi hâlâ Kerim Naci Bey... Burada bütün demiryolu inşaatının en büyük patronu bir toprak ağası... Hem toprak ağası, hem demiryolu müteahhidi, hem de milletvekili... Size bir şey kalmamış dostum... Hah, ha... Yaşlı otlar, dikenler her yeri tutmuşken siz neyi fethedeceksiniz Herr Fatih?”
Fatih Sultan Mehmed İstanbul'un fethinin getirdiği güç ve prestiji kullanarak bir dizi reform yapacak ve merkezkaç kuvvetleri kontrol altına alıp sultanı odağa koyan bir idare tesis etmeyi başaracaktır. İlk önce, Çandarlı Halil Paşa'yı idam ettirerek veziriazamlık makamını nesillerce bırakmayan bu rakip aileyi saf dışı bırakmıştır. Artık vezirler ağırlıklı olarak padişahın kapu halkından gelen devşirmelerden oluşacaktır. Onyedinci yüzyılın ortalarına kadar göreve gelen 78 Osmanlı sadrazamının sadece 11'i Türk kökenlidir. Türk bir ulema ailesi
olan Çandarlıların aksine, hiçbir yerel bağlantısı olmayan ve Enderun'da adeta yeniden imal edilen bu nevmüslim (Fars. nev: yeni, nevmüslim: yeni Müslüman olmuş) kulların padişahlarının sözünden çıkması artık çok daha zordur.
Kısacası, Fatih dar-ı bekâya irtihal ettiğinde, yani öldüğünde, ne İstanbul' da ne de serhadde (uç boyları) muhalif güç odağı kalmıştır. Sultanların her istediğni yaptığı o dönem nihayet başlayabilecektir.