“Ah, insanlar niçin her şeyi anlayamıyorlar? Beş dakika, on dakika, yarım saat kendilerini unutsalar, kendilerini karşılarındakinin yerine koysalar, tam onun gibi duysalar, her şey ne kadar yerli yerinde olacak. Hayır! İlla ki zıddiyetler, öfkeler, yanlış anlamalar, kıskançlıklar, inatlar, şüpheler, hakim olmak arzuları..."
Reklam
“Başı hep düşünmeye cesaret edemediği şeylerle doluydu ve bir dakika sonraya bile hâkim olamayacak kadar istikbalden korkuyordu..."
Evet dedi,bizde medeniyet fikri, bir kültür meselesi olarak anlaşılmaz.
“Efendim” dedi talebe “Allah’la olmak ne güzel. Lakin O’nu nasıl bulacağız?” ‘Bismillah’ dedi içinden ve konuştu, hayır derya gibi deniz gibi coştu: “İnsan kaybettiğini bulur, bizler O’nu kaybetmedik ki! Zira O ki kaybolmayandır. Ne yana baksak O’nu görürüz, ne söylesek O’nu söyler, ne işitsek O’nu işitiriz. Lakin yaşamak gözlerini kör, kulaklarını sağır eder insanın. Gördüğüne bakamaz, baktığını bilemez, bildiğine gidemez. İşte biz dahi dünya ile ne denli boyamışsak gözlerimizi apaçık olanı göremeyiz. Evvela kendimize dönmeli, kendimizi bilmeliyiz. O vakit görürüz ki düşman kendi içimizde ve o ölmeden gözlerimizden perde, kulaklarımızdan sesler ve gönlümüzden mühür kalkmayacaktır. Amma ki illa maksat bulmaksa O’nu o vakit aramak gerek. Bulana kadar değil, ölene kadar aramak gerek” dedi ve sustu.
Sayfa 101 - Nesil YayınlarıKitabı okuyor
Reklam
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.