Okurlar olarak hepimizin zihninde iyi bir kitap nedir sorusunun birden fazla cevabı var.
Bazılarımız hızlı okunan kitapları iyi bir kitap olarak niteliyor: “Aktı gitti resmen, elime aldığım gibi bitirdim!”
Bazılarımız ise tam tersine zor kitapların iyi kitap olduğunu iddia ediyor. Büyük bir çoğunluk çok satanların, yine ezici bir çoğunluk ise
- Ben geldim annem.
- Hasretine dayanamadım ve sana geldim.
- Seni çok özledim biliyor musun?
- Senden ayrı olmak kor gibi yakıyor yüreğimi. Gözyaşlarım
serinletmiyor beni anne.
- Ne olur rüyalarıma gelsen olmaz mı?
- Bana bir sarılsan, öpüp koklasan, dertlerime derman olsan.
- Akşamları yatarken seni arıyor gözlerim. Seni göreceğim
umuduyla
Sevgili Dost'um Ali Ural. Önce kitabını, sonra bendeki tesirini anlatacağım, müsaadenle..
Kitap 61 mektuptan oluşuyor. Neden 61?
Birinci Mektuptan önceki sayfada şu açıklamayı görüyorsunuz.
"Posta Kutusundaki Mızıka, unutulan mektubun kefaretidir."
Altmış birinci mektuptaki son cümle ise "altmış birinci mektup kefareti
Ramazan Pişkin abiyi bileniniz var mı? Çok saf, çok masum, çok temiz bir abiydi. İstanbul Fatih Cerrahpaşa'da küçük, gariban bir çay ocağı işletiyordu.
Günde 15-20 çay satar "Allah bereket versin" derdi.
Bazen kasitli olarak poğaça ya da böreği 2 kişilik alır "Abi fazla almışım, otur birlikte yiyelim" deyip, çayla birlikte yediğimiz olurdu.
YouTube'da çok fazla videoları vardı.
O konuşurken ilminin bu kadar derinliğe şayan olması şaşırtıyor, hayranlığımı cezbediyordu.
Dün maalesef çay ocağında namaz kılarken bıçaklanarak şehit edilmiş.
Ne kadar içime battığını, hayatımda ne kadar boşluk oluştuğunu, ne kadar üzüldüğümü anlatamam.
Katili az önce yakalanmış fakat, bu bile üzüntümüzü hafifletmiyor.
Allah mekanını cennet etsin Ramazan abi 🤲😔