Anlatılana göre güller ülkesinde her cinsten, her kokudan, her renkten güller bulunurdu. Güllerin sultanı bir gün hiç eşi menendi olmayan bir gül yeşersin istedi gülistanda. Bütün güllere ferman buyurdu ki "En güzel yanlarınızdan birer parça himmet edin." Güllerden kimisi kokusundan bir parça verdi, kimisi renginden bir damla verdi. Kimisi getirip yaprağından sundu, kimi de toprağından. Hep birlikte toprağa gömdüler getirdiklerini.
Zaman geçip de bahar sultanı güz sultanını alt edince, yani ki bahar gelince hepsi heyecanla beklemeye koyuldu bu yeni açacak goncayı.
Bir gün yeşil dalın ucundan tomurcuk baş verdi. Hepsi heyecanla yanaştı güllerin. Öyle bir güzeldi ki, yapraklarının renginin adı dahi yoktu. Böyle bir renk daha görülmemişti gülistanda. Kokusu bir kayıp rayiha... Göreni mest ediyor ama kimse bu mestliğin adını bilmiyordu. Tek bir gonca açmıştı fidandan. Tek ve eşsizdi. Öyle güzeldi ki gülistanı uzaktan seyreden bülbül o dakika uçurdu gönlünü kanatsız. Toprağa düşüp çırpınan bir aklı vardı şimdi.
Derler ki; bu eşsiz güldür bülbülün gönlünü asıl çalan. Ondan sonraki bütün güller ondan mukallit girmişlerdir gülistana.
Kitapta nefs anlatılıyor. Daha doğrusu nefs konuşuyor.Konu Aziz Mahmud Hüdâyî'nin hayatı üzerinden anlatılıyor. Yani Aziz Mahmud Hüdâyî'nin hayatı nefsin 7 mertebesine göre bölüm bölüm anlatılıyor.
Ene" Arapçada ben demektir.Kitap, kendini boşlukta hisseden bir kişinin bu kitaba denk gelip okumaya başlamasıyla
nefsiyle yaptığı savaşı harika bir üslupla anlatılıyor. Yazar nefsi konuşturuyor, okuyan kahramanı konuşturuyor ve vicdanı konuşturuyor. En güzel tarafı da tam bu devirde böyle şey mi olur dediğim anlarda tekrar günümüze dönüp kitabı okuyan kahramanımıza kafamdan geçen soruları sorduruyor. Oldukça düşündürücü ve akıcı bir şekilde kaleme alınan bu eseri herkese tavsiye ediyorum.
Keyifli okumalar ...
EneFatih Duman · Nesil Yayınları · 20215.4k okunma