TAZIYA MUSKA YAZMAK Amasya'da vali bulunan şehzade Bayezit, iyi bir avcı idi. Av merakıyla cins tazılar beslerdi. Maiyetindeki sipahilerden biri, bir tazı satın aldı. İstiyordu ki tazısı şehzadenin tazılarını geçsin ve bu sayede göze girsin, kendisi de iyi bir nam edinsin. Birkaç zaman alıştırdı ise de tazı battal çıkmıştı. Talimler ve
ALİ KIRAN BAŞ KESEN Külhanbeyi ağzında "Ali kıran baş kesen" diye bir deyim vardır. Bıçkın ve acımasız serseriler hakkında kullanılır. Bu deyim aslında "Dal kıran baş keser" atasözünden galattır. Atalarımızın, insanları ağaç ve bitki sevgisine teşvik için dal kıranın baş kesmiş kadar suçlu olduğunu belirtmeleri, eskiden beri Türk-İslam töresinde ağaç ve bitki hukukunun derinliğini gösterir. Fatih'e atfedilen "Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim" sözü de bu anlayışın tezahürüdür. Ne ki, bizler "Dal kıran baş keser" sözünü "Ali kıran baş kesen" yapıp Anadolu'yu ağaçsız, bitkisiz bırakmışız. Doğu ve Güneydoğu'da bir tek yaprak olmaksızın uzayıp giden bozkırlar, bir milli ayıp değil de nedir? Devleti bir kalem geçelim, peki bölge insanının ağaç sevgisi bu kadar mı azalmıştır?!.. Eğer öyle ise elbette "Dal kıran baş keser" sözü "Ali kıran baş kesen"e dönüşmekte gecikmeyecektir. Çare, belki de bu sözü "Dalı kıranın başı kesilir" şekline dönüştürmekten geçiyor. Ağaç dikmek geleneğini yitireli çok olmuş; bari ağaç katlinin önüne geçilebilse!..
Reklam
Buna şimdilerde “bayramlaşma protokolü” deniliyor ve devlet dairelerinde, bayram öncesinin son mesai gününde amir-memur arasında kutlanıyor. Resmî muayede Fatih Sultan Mehmed tarafından, ünlü Kanunname-i Âl-i Osmân'ında ferman olunmuştur
Bilmezem bu hilkat-i alemde mi insaf yok Olmadım mı yoksa ben hâlâ seza-yı merhamet (Avni)Fatih Sultan Memed Dünya yaratılırken insaf diye bir şey mi yaratılmadı, yoksa ben mi hâlâ merhamete layık olamadım, şaşırdım kaldım.
Sayfa 10 - Kapı YayınlarıKitabı okudu
Topkapı Sarayı
Sultan Fatih, Bizans'tan devraldığı Konstantinopol'ün Zeytinlik nam bu en müstesna köşesine, denize bir burun çıkıntısı yapan bu ağaçlarla dolu tepeye , kendisi için bir konaklama tesisi yaptırdığında , ortaya çıkan binalar hiç de bir saray görünümünde değilmiş. Ama yine de halk buraya devletin gücüne yakışsın diye Yeni Saray demiş. Daha sonra Lale Devri'nde Topkapı Sarayı, bu araziye de Sarayburnu dediler. Eskiden binalar daha az, kullanılan bahçe daha küçükmüş ve bir tek ağaç bile kestirmemiş Fatih bu sarayı yaptırırken.
Külhanbeyi ağzında "Ali kıran baş kesen" diye bir deyim vardır. Bıçkın ve acımasız serseriler hakkında kullanılır. Bu deyim aslında "Dal kıran baş keser" ata sözünden galattır.  Atalarımızın insanları ağaç ve bitki sevgisine teşvik için dal kıranın baş kesmiş kadar suçlu olduğunu belirtmeleri eskiden beri Türk-İslam töresinde ağaç ve bitki hukukunun derinliğini gösterir. Fatih'e atfedilen "Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim." sözü de bu anlayışın tezahürüdür. Ne ki, bizler "Dal kıran baş keser." sözünü "Ali kıran baş kesen" yapıp Anadolu'yu ağaçsız, bitkisiz bırakmışız. Doğu ve Güneydoğu'da bir tek yaprak olmaksızın uzayıp giden bozkırlar bir milli ayıp değil de nedir? Devleti bir kalem geçelim, peki bölge insanının ağaç sevgisi bu kadar mı azalmıştır?!.. Eğer öyle ise elbette "Dalı kıran başı keser." sözü "Ali kıran baş kesen"e dönüşmekte gecikmeyecektir. Çare, belki de bu sözü "Dalı kıranın başı kesilir" şekline dönüştürmekten geçiyor. Ağaç dikmek geleneğini yitireli çok olmuş; bari ağaç katlinin önüne geçilebilse.  
Reklam
550 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.