Ve bir tek ağaç bile kestirmemiş Fatih Sultan Mehmet Topkapı Sarayı'nı yaptırırken. Hatta bu yüzden mimarlar plânı çizerken surların geçeceği yeri belirlemede çok zorlanmışlar.
... "Muhafızlarına, Eyüp Sultan'ın kabri üzerindeki taşı kaldırmalarını söylemiş. İçeride safranla boyanmış bir kefen. Kefeni açınca bir de görmüşler ki Eyüp Sultan Hazretleri, yüzünde tatlı bir tebessümle orada yatıyor. Gözleri açık olsa sanki kendilerine bakıp gülümsediğini sanacaklarmış. Derhal kapatıp mezara koyarak bir cenaze namazı daha kılmışlar. Ardından da Akşemsettin bir fetih duası yapmış. Herkes Amin demiş! " "Amiiin!" "Ertesi gün şehzadem, Fatih'in askerleri de coşmuş ki coşmuş. O heyecan ile atılıp bir iki gün içinde Kostantiniyye'yi fethetmişler." ...
Sayfa 369Kitabı okudu
Reklam
"Kimse aradığım yollarda Kimsesizlik kimsem oldu."
Aşk derdidir cihanda aşıka maksud olan Vasl-ı dilberdir hemîn bu dar-ı dünyadan murat Cihanda aşıkın yegane arzusu,senin aşkının derdidir. Nitekim bu dünya evinden murat da zaten sevgiliye kavuşmak değil midir?
Çadırı Basına Yıkmak
Osmanlı hükümdarları, sefer esnasında hareketlerinden ve hizmetlerinden hoşnut olmadıkları vezirlerini azletmek için kaldıkları çadırın direklerini söktürüp başlarına yıktırırlardı. Bu hareket, iktidardan düşme manasına eski Türk geleneklerinde mevcut olup Orta Asya'dan itibaren uygulanmıştır. Fatih'in, Karaman seferi sırasında Mahmut Paşa'nın; Yavuz'un da Çaldıran dönüşünde Hersekzade Ahmet Paşa ile Dukaginoğlu Ahmet Paşa'nın çadırlarını başlarına yıktırdıkları meşhurdur.    Tarihte hiçbir vezirin, bi-gayr-i hakkın (haksız yere) çadırı başına yıkılmamıştır. İllâki bugün...    Şimdi, bu deyimi damını başına yıkmak şeklinde kullanıyoruz.
 8) ALİ KIRAN BAŞ KESEN  Külhanbeyi ağzında "Ali kıran baş kesen" diye bir deyim vardır. Bıçkın ve acımasız serseriler hakkında kullanılır. Bu deyim aslında "Dal kıran baş keser" atasözünden galattır.    Atalarımızın, insanları ağaç ve bitki sevgisine teşvik için dal kıranın baş kesmiş kadar suçlu olduğunu belirtmeleri, eskiden beri Türk-İslâm töresinde ağaç ve bitki hukukunun derinliğini gösterir. Fatih'e atfedilen "Ormanlarımdan bir dal kesenin başını keserim." sözü de bu anlayışın tezahürüdür. Ne ki, bizler "Dal kıran baş keser." sözünü "Ali kıran baş kesen" yapıp Anadolu'yu ağaçsız, bitkisiz bırakmışız. Doğu ve Güneydoğu'da bir tek yaprak olmaksızın uzayıp giden bozkırlar, bir millî ayıp değil de nedir? Devleti bir kalem geçelim, peki, bölge insanının ağaç sevgisi bu kadar mı azalmıştır?!.. Eğer öyle ise elbette "Dalı kıran başı keser." sözü "Ali kıran baş kesen"e dönüşmekte gecikmeyecektir. Çare, belki de bu sözü “Dal kıranın başı kesilir" şekline dönüştürmekten geçiyor. Ağaç dikmek geleneğini yitireli çok olmuş; bari ağaç katlinin önüne geçilebilse!..  
Reklam
550 öğeden 521 ile 530 arasındakiler gösteriliyor.