Sabahattin Ali’nin yine en beğendiğim eserlerinden biri. Macide ve ömerin aşkını bize anlatmaktan ziyade yaşatan karakterlerin duygu ve düşüncelerini çok iyi anlatan belki de kendilerinden bile iyi ifade eden sabahattin ali kitaba içimizdeki şeytan ismini vermiş. İçimizdeki şeytan ismini niye verdiğinden bahsetmeden önce ömer karakterini kısaca ele almak isterim. Ömer felsefe okuyan okulunu uzatmış dışardan bakıldığında hoyrat bir genç. Macideyi tanıyana kadar dünyayı pek umursadığı söylenemeyen istek ve arzularının duygularının peşinden giden biri. Ömer doğru olmadığını bilse bile genellikle bu istek ve arzularının peşinden gitmiş doğruyu yapmak istese bile içinden gelmemiş sürekli yanlışlar yapmış ve bunun sebebini içindeki şeytana bağlamıştır. Sabahattin ali ise gerçeği kitabında şu şekilde dile getirmiştir; “Halbuki ne şeytanı azizim, ne şeytanı? Bu bizim gururumuzun, salaklığımızın uydurması… İçimizdeki şeytan, pek de kurnazca olmayan bir kaçamak yolu. İçimizde şeytan yok; içimizde aciz var, tembellik var.” Ömer ne kadar istese de doğruyu bilse de uygulayamamış bir türlü değişme iradesini kendinde görememiş bunu başaramamıştır bunun macideye de zarar verdiğini sonunda farketmiş ve her gerçekten seven bir sevgili gibi sevgilisinin iyiliği için onu bırakmıştır. Ömer ne kadar çocukça hoyrat bir karakter olsa da bazen öyle düşünceleri konuşmaları vardır ki bir o kadar da olgun ve oturaklıdır. Herşeye rağmen çok güzel ve etkileyici bir kitap kesinliklesi okunması gerek!