Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Çalışma Azmi
Bir insan gerçekten istediği, faydalı bir şeyi neden yapamaz? Çoğu zaman bunun tek açıklaması nefis terbiyesinden ibarettir. Bu isteğin önüne geçen şey çoğunlukla terbiye edilmemiş ya da terbiye edilmeye çalışılmayan bir nefistir.
Sayfa 99 - Tin yayınlarıKitabı okuyor
Bir kitap okuduğumda onu sadece gözlerimle okur gibi görünsem de ara sıra benim için anlamı olan bir paragrafa,belki sadece bir ifadeye denk geldiğimde o benim için faydalı olabilecek her şeyi alıyorum,onu on kez daha okusam da daha fazlasını alamam.
Reklam
İmam Ebü'l-Ferec ibnu'l-Cevzi Abdurrahman ibn Ali en-Hanbeli el-Bağdâdî ise 508/1114 yılında doğmuş, 597/1201 yılında vefat etmiştir... 89yıl ömür sürmüş ve 500 fazla kitap yazmıştır. Zamanın kıymeti ve önemini nasıl da bildiği, misafirler ile canını sıkan tembeller ziyarete geldiğinde vakti nasıl değerlendirdiği ile ilgili Saydu'l-Hâtır adlı kitabında ve İbn Muflih Hanbeli'nin el-Adabu'ş-Şer'iyye adlı eserinde geçtiği gibi şöyle demiştir. (Allah'ın rahmeti üzerine olsun): "İnsanın, zamanının önemini ve vaktinin kıymetini bilmesi gerekir. Vaktinin bir lahzasını faydalı bir iş yapmaksızın geçirmemelidir.Gerek söz ve gerekse amel olarak en faziletli olanları yapmaya çalışmalıdır. Bedenin yapmaya muktedir olduğu hayırları yapmaya yönelik azim ve niyetini her zaman taşıması gerekir. Nitekim hadis-i şerifte bu durum beyan edilmiştir: "Müminin niyeti amelinden hayırlıdır... #Önceki âlimlerden bir cemaat anları bile de- ğerlendirmek hususunda aceleciydiler. (Tabiinin abid ve zahidlerinden) Amir ibn Abdikays'tan rivayet edilmiştir. Kendisine bir adam, 'Benimle konuşur musun?' deyince ona 'Güneşi yerinde tut, seninle konuşayım.' demiştir. 59...Ben ise insanların çoğunun zamanlarını boş işlerde acayip bir şekilde israf ettiklerini görüyorum. Uzun geceleri dahi boş boş konuşma veya içinde aşk şiirleri ile hikâyeler bulunan kitapları okumakla geçirirler, uzun günleri de uykuyla. Ya Dicle'nin kenarındadırlar veya çarşılarda. Ben bunları, gemi onları alıp götürürken aralarında çene çalmaya devam eden fakat durumdan haberdar olmayan kimselere benzetiyorum.
Üstad Ibnu'l-Cevzî der ki: "İmam İbn Akîl daima ilimle meşgul olurdu. Üstün düşünme kabiliyeti, kapalı ve ince meseleleri araştırıp ortaya çıkarma yeteneği vardı. Funûn adlı eserini düşüncelerine ve başından geçen olaylara tahsis etmiştir." Çeşitli ilim dallarına ait pek çok eseri vardır. Bunlar yirmi kadardır. En büyük eseri Funûn adlı eseri olup gerçekten büyük bir kitaptır. Bunda çok kıymetli ve faydalı vaaz, tefsir, fikih, usul-i fıkıh, kelam, nahiv, dil, şiir, tarih, hikâye tarzında bilgiler vardır. Bu eserde aynı zamanda, başından geçen münazara ve toplantılar ile düşünceleri ve ulaştığı neticeler vardır. Bunları da eserine katmıştır. Hafiz Zehebî der ki: "Dünyada bundan daha büyük bir kitap yazılmadı. Bunu, kitabın dört yüzüncü cildinden sonraki ciltlerinden birini gören kimse bana haber verdi."
Tembellik ve Çalışma
tembellik bizim varlık duygumuzu bile yok edip yerini nefrete müstehak, boş bir hülyaya bırakır. Hayata lezzet verecek olan şey ancak sessiz, ferah ve faydalı bir çalışmadır. "Yaşama" duygusunu düzenleyen ve sürdüren sadece çalışmadır. Hayat sevincini bahşeden kanun da yine ancak çalışmayla katlanarak artar ki tembel bundan habersizdir.
Oğlan mektubunda "Bu şekilde ayrı kalmamız da, belki faydalı olur" demiş. "Ayrı kalırsak, birbirimize ne ölçüde değer verdiğimizi, ne ölçüde gereksinim duyduğumuzu daha iyi anlamış oluruz." Fakat kız öyle düşünmüyormuş. Ona göre, ikisinin arasindaki ilişki öyle gerçekmiş ki özel olarak denenmesine gerek yokmuş. Ayrıca milyonda bir görülen bir bağa sahip olduklarına, en baştan itibaren ayrılması imkansız bir bütün olduklarına inanıyormuş.
Reklam
ATSIZ'DA TARİH ANLAYIŞI: Atsız'ın lisans öğrenimi, Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü (Edebiyat Zümresi) olduğu hâlde bilim adamı olarak tarihle daha çok ilgilenmiş, bu konuda daha çok eser vermiştir. “Türk tarihinin içinde yüzüyorum. Diyebilirim ki her günüm 27 asrın içinde geçiyor." diyecek ölçüde (Atsız 1992: 67) kendisini tarihle
Eğitim
Eğitim konumuza dönelim, eğitimci nasıl olmalıdır? Eğitimci öncelikle ders vereceği konuyu çok iyi bilmelidir. İkincisi çocuğu heyecanlandırabilecek yeteneğe sahip olmalıdır. Ben meslektaşlarıma hep söylüyorum; her profesör yarı yarıya aktör olmak zorundadır. Yalnız bilgi yeterli değildir, çocuğu eğlendirmek de gerekir. Eğitimci derste öğrenciyi uyutmamalı ve ilgisini çekmelidir. Onlarla şakalaşmalıdır, böylece çocuğun derste hatırlayacağı şeyler kalır. O hatırlayacağı şeylere dersin geri kalanını asabilir. Mesela ben öğrencilere sataşmayı çok severim. Çünkü öğrenci bunu hatırlar ve bunu hatırlayınca dersin kalanını da hatırlar. Peki eğitimci kendini nasıl yetiştirmelidir? İlk olarak kendisini sürekli yenilemeli ve bol bol kitap okumalıdır. (Nuriye Hoca) Zaten kendisi Milli Eğitim Bakanlığı'nın müfredatını takip etmiyordu, alanıyla ilgili bol bol okuyor ve araştırıyordu. İkinci olarak dünyayı gezmesi de çok faydalı olur.
Əziz valideynlər, uşaqları sonradan tərgitmək istədiyiniz vərdişlərə alışdırmayın!
Sayfa 45 - TEAS Press
Gerçek şu ki, belli temalar sözcüklerle övülemez, tiranlık da bunlardan biridir. Engizisyonu öven iyi bir kitap yazılamamıştır. Totaliter bir çağda şiir ayakta kalabilir, belli sanatlar ve yarı sanatlar, örneğin mimarlık tiranlığı faydalı bulmuş bile olabilir fakat düzyazı yazarı sessizlikle ölüm arasında seçim yapmak zorunda kalır. Düzyazı edebiyat rasyonalizmin, Protestan yüzyılların, özerk bireyin ürünüdür. Entelektüel bağımsızlığın yitimi gazeteciyi, sosyoloji yazarını, tarihçiyi, romancıyı, eleştirmeni ve şairi bu sırayla sakatlar.
Sayfa 44 - Can YayınlarıKitabı okudu
1.000 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.