Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Fenalıklara Değil İyiliklere Bak
Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile alâkalı Hz. Muâviye (r.a.) şöyle anlattı: Bir seferde Resûlüllah Efendimiz’in (s.a.v.) matarasını taşıyan Hz. Ebu Hüreyre (r.a.) rahatsızlanmıştı. Ben hızlı davranarak hemen Resûlüllah’ın abdest aldığı matarayı aldım, hürmetle Resûlüllah Efendimiz’in eline su dökmeye başladım. Resûlüllah Aleyhisselâm bana bakınca heybetinden başımı eğdim. Sonra Resûlüllah (s.a.v.) bana tekrar baktı ve: “Ey Muâviye (r.a.), eğer Müslümanların işlerini görmek sana verilirse Allâh’tan kork ve adaletle hareket et.” buyurdu. Bundan iyice anladım ki bu iş, benim başıma gelecektir. Abdest suyunu dökmeye devam ettim. Sonra Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.) ikinci defa baktı ve: “İyi bil ki benden sonra ümmetimin işlerinin başına geçersin. O vakit geldiğinde sen onların iyiliklerine bak, suçlarına ve fena hallerine bakma.” buyurdu. Bundan dolayı Hz. Muâviye (r.a.), insanlara hep yumuşaklık ve tatlılıkla davranırdı. (İslam Tarihinden Altın Sayfalar, Fazilet Neşriyat)
Fenalıklara Değil İyiliklere Bak
Sevgili Peygamber Efendimiz (s.a.v.) ile alakalı Hz. Muâviye (r.a.) şöyle anlattı: Bir seferde Resûlüllah Efendimiz'in (s.a.v.) matarasını taşıyan Hz. Ebu Hüreyre (r.a.) rahatsızlanmıştı. Ben hızlı davranarak hemen Resûlüllah'ın abdest aldığı matarayı aldım, hürmetle Resûlüllah Efendimiz'in eline su dökmeye başladım. baktı ve: Resûlüllah Aleyhisselâm bana bakınca heybetinden başımı eğdim. Sonra Resûlüllah (s.a.v.) bana tekrar baktı ve: "Ey Muâviye (r.a.), eğer Müslümanların işlerini görmek sana verilirse Allâh'tan kork ve adaletle hareket et." buyurdu. Bundan iyice anladım ki bu iş, benim başıma gelecektir. Abdest suyunu dökmeye devam ettim. Sonra Resûlüllah Efendimiz (s.a.v.) ikinci defa baktı ve: "İyi bil ki benden sonra ümmetimin işlerinin başına geçersin. O vakit geldiğinde sen onların iyiliklerine bak, suçlarına ve fena hallerine bakma." buyurdu. Bundan dolayı Hz. Muâviye (r.a.), insanlara hep yumuşaklık ve tatlılıkla davranırdı. (İslam Tarihinden Altın Sayfalar, Fazilet Neşriyat)
Reklam
HÂCE ALİ RÂMÎTİNÎ (K.S.)
Silsile-i Sâdât’ın on ikinci halkası olan Hâce Ali Râmîtinî kuddise sirruh Hazretleri, Buhârâ yakınlarındaki Râmîten’de doğdu. Lakabı, Azîzân’dır. Dînî ilimleri tahsilden sonra Mahmûd İncîrfağnevî Hazretlerine intisâb etti. Üstazı İncîrfağnevî Hazretleri, vefatları yaklaşınca irşâd vazifesini Ali Râmîtinî’ye (k.s.) emanet ettiler, diğer
İMÂM CAFER-İ SÂDIK RADIYALLÂHÜ ANH
Silsile-i Sâdât’ın dördüncü halkası olan Cafer-i Sâdık (k.s.) Hazretleri, 8 Ramazan 80 (M. 699)’da Medîne-i Münevvere’de dünyaya geldi. Ehl-i Beyt’in büyüklerindendir. Cafer-i Sâdık (k.s.), Tâbiîn’den olup Ashâb-ı Kirâm’dan Enes bin Mâlik ve Sehl bin Sa‘d’ı (r. anhümâ) görmüştür. İmâm-ı Âzam Hazretleri, Cafer-i Sâdık Hazretlerine intisâb etmiş
Selman-ı Farisi (r.a.)
Silsile-i Sâdât’ın ikinci halkası olan Selmân-ı Fârisî (r.a.), Ashâb-ı Kirâm’ın büyüklerinden ve meşhurlarındandır. Peygamber Efendimizin (s.a.v.) sohbetleri şerefiyle en yüksek manevî derecelere kavuşmuştur. Ashâb-ı Kirâm arasında en hayırlı, en zâhid, en faziletli ve Peygamber Efendimize en yakın olanlardandı. Aslen İranlı olup İsfahân
Peygamber Efendimizin Taziye Mektubu
Ölüm büyük bir hadisedir. Böyle bir hadise karşısında kişinin hüzünlenmesi ve kederli bir hal alması gayet normaldir. Ancak hüznü infiale dönüştürmemek, bağırıp çığırmamak gerekir. Bir de tabii ki içine atıp bastırmamak. En güzel taziye, sevgili Peygamberimizin (s.a.v.), Muaz bin Cebel’in (r.a.) oğlu vefat ettiği zaman ona yazdığı mektuptur. Mektup şöyledir: “Bismillâhirrahmânirrahîm Bu mektup, Allâhü Teâlâ’nın Resûlü Muhammed’den (a.s.) Muaz bin Cebel’e yazılmıştır: Selamün aleyke (Allah’ın selamı sana olsun) Muhakkak ki mallarımız, çocuklarımız, ailemiz Allâhü Teâlâ’nın, bize bahşettiği nimetlerdir. Bunlar Allâhü Teâlâ’nın bize emanet olarak verdiği şeylerdir. Onlardan belli bir vakit faydalanırız. Sonra vakti gelince Allâhü Teâlâ, onları bizden alır. Onun hakkı, bize verdiği zaman, şükretmemiz, geri aldığı zaman da sabretmemizdir. Senin oğlun da Allâhü Teâlâ’nın sana bahşettiği nimetlerden ve faydalanman için sana verdiği emanetlerden biri idi. Sevinç ve iyi bir hal ile oğlunla seni faydalandırdı. Sonra da bir ecir ve sevap karşılığında onu senden aldı. Sakın feryat ve figan etme. Zira bu, senin alacağın sevabı yok eder. Eğer bu musibetin sevabı sana gösterilse, başına gelen musibet elbette ona nispetle çok küçük kalırdı. Allah’ın vaadini sabırla bekle. Vesselam…” (Şir’atü’l-İslâm, Fazilet Neşriyat, İstanbul 2012 s.246.)
Reklam
EŞ-ŞEYH EBU’L-HASAN EL-HARKÂNÎ (K.S.)
Silsile-i Sâdât’ın altıncı halkası olan Ebu’l-Hasan el-Harkânî (k.s.) Hazretleri, devrinin en büyük âlimi ve zamanının kutbu idi. Onun mübarek sözlerinden bazıları şunlardır: “Dünyada âlimler ve ibadet eden kullar çoktur. Fakat Allâh’ın razı olacağı şeyle akşamlayıp yine onun razı olduğu şeyle sabahlamak lâzımdır.” Yani devamlı Allâhü Teâla’nın
Bir talebe, elindeki Mushaf-1 Şerîfle mektepten çıkmıştı. Şâh-1 Nakşibend(k.s.) Hazretleri ile karşılaştı, selam verdi. Şâh Nakşibend(k.s.), talebenin elindeki Mushafı alarak açtılar; Kehf Sûresi'nin on sekizinci âyet-i kerîmesindeki şu kısım çıktı: Mealen, (Ashab-1 Kehfin) Köpekleri de iki kolunu kapı tarafına uzatmış bir haldedir... Bu kısmı okuduktan sonra tevazu göstererek "Ben de onun gibi olmak istiyorum." buyurdular. (Silsiletü'z Zeheb Silsile-i Sadat-1 Nakşibendiyye, Fazilet Nesriyat, Istanbul 2016, S. 167-168) Şâh-1 Nakşibend (k.s.) Hazretleri "onun gibi olmak istiyorum" derken neyi kast ettiler, kime karşı, kimleri korumak için böyle düşündüler ,detayları düşündürücü
Peygamber Efendimiz'den (s.a.v) itibaren silsile kitapları hız kes mez. Arapça ve Osmanlıca kaynaklardan derç edilen bütün silsile leri Fazilet Neşriyat'tan çıkan Silsile-i Saadat kitabından okuduğu nuzda bu inanç silsilesinden haberdar olabilirsiniz, soyağacına bir de bu cihetten bakmanız hayatınıza daha da fayda sağlayacaktır.
19 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.