Okursa

Arap İhsan bir yandan horlayıp bir yandan da salyalarını akıtan yeğenine şunları söylüyordu:“Ey kör! Aç gözünü de düşlerden uyan. Simurg’u göremesen de bari küçük bir serçeyi gör. Kaf Dağına varamasan bile hiç olmazsa evinden çıkıp kırlara açıl; böcekleri, kuşları, çiçekleri ve tepeleri seyret. Bırak dünyanın haritasını yapmayı! Daha hayattayken bir taşı bir taşın üstüne koy. Gülleri ve bülbülleri görmeyip gün boyu evinde oturan adam Dünyanın kendisini hiç görebilir mi?”
Reklam
Ulema, cühela ve ehli dubara; ehli namus, ehli işret ve erbab-ı livata rivayetve ilan, hikâyet ve beyan etmişlerdir ki kun-ı Kâinattan 7079 yıl, İsaMesih’ten 1681 ve Hicretten dahi 1092 yıl sonra, adına Kostantiniye derlertarrakası meşhur bir kent vardı. Ceneviz taifesinin buraya ilk gelen gemilerinekaranlıkta uçan bir ak martının yol gösterdiği, ancak salimen karaya vasılolduktan sonra dümencileri olacak Pundus nam kâfirin bu martıyı Mesihaddederek yuvasını arayıp bulduğu ve itikatlarınca İsa’nın etini yemek sünnetolduğundan kuşu kızartıp yediği rivayet olurdu. Eskiler, bu martınınyuvasının bulunduğu yere Ceneviz kavminin yüksek bir kule diktiğini rivayetetmişlerdir ki, sonraları Galata Kulesi diye nam salmış bu heybetli yapınıntepesinde, yalı adamlarının dürbünle, yiğitlerin ise çıplak gözle, Bursakentinin ulu dağını seçtikleri söylenegelmiştir. Ne var ki bu şayianın,ziyaretçilerden bahşiş koparmak hevesiyle kuledeki yangın gözcüleritarafından okunan bir kurt masalı olduğu da ağızdan ağıza dolaşmıştı birzamanlar. Beher yangın için, eğer vaktinde tespit edebilirlerse yirmi akçeikramiye, edemezlerse yangın sönene kadar saat başı yirmi değnek ceza alanbu adamlara hazine-i hümâyûndan on akçe helal yevmiye verilirdi.
Okursa

Okursa

, started reading a book
Puslu Kıtalar Atlası
Puslu Kıtalar Atlasıİhsan Oktay Anar
8.6/10 · 48.6k reads

Reader Follow Recommendations

See All
Bu kitapta Dr. Frankl, logoterapiyi keşfetmesine yol açan kendi deneyimlerini anlatmaktadır. İnsanlıkdışı toplama kamplarında uzun süre kalan bir tutuklu olarak, kendini, çıplak varo­luşa soyunmuş olarak bulmuştur. Babası, annesi, erkek kardeşi ve karısı bu toplama kamplarında ölmüş ya da gaz fırınlarına gönderilmiştir ve bu nedenle kız kardeşi hariç, ailesinin tamamı yok olmuştur. Her şeyini kaybeden, bütün değerleri yok edilen, açlığın, soğuğun ve acımasızlığın altında ezilen, her an, her saat imha edilmeyi bekleyen bir tutuklu olarak Dr. Frankl, nasıl olur da yaşamı sürdürmeye değer bulabilirdi? Böylesine olağandışı şeyleri kişisel olarak yaşayan bir psikiyatristi dinlemeye değer.
Reklam
Elinizdeki kitabın yazan psikiyatrist Dr. Frankl, şöyle veya böyle çeşitli acılar içinde kıvranan hastalarına bazen “Neden in­tihar etmiyorsunuz?” diye sorar. Bir çok durumda, bu soruya ve­rilen yanıtlardan, kendi psikoterapi yaklaşımının belirleyici ilke­lerini bulabilmektedir: Bir hastada, onu yaşama bağlayan çocuklarına yönelik sevgi söz konusudur; bir başkasında kullanılacak yetenekler; bir üçüncüsünde belki de sadece korunmaya değer canlı anılar. Parçalanmış yaşamın bu ince ipliklerinden sağlam bir anlam ve sorumluluk örgüsü dokumak, çağdaş varoluşçu analiz'in Dr. Frankl’e özgü yorumlanışı olan logoterapi’nin ko­nusunu ve hedefini oluşturmaktadır.
Okursa

Okursa

, Added the 2024 reading target.
Her hafta bir kitap
2024 READING GOAL
0/52 books - %0 completed
No books read yet
52 books
0 pages
0 reviews
4 quotes
Should read 1 book in 4 days.
Okursa

Okursa

, Added the 2021 reading target.
2021 READING GOAL
0/52 books - %0 completed
No books read yet
52 books
0 pages
0 reviews
0 quotes
Kötüyü anlayamaz, hissedemezsek bu dünyada savaşlar, cinayetler, kötülükler hiç bitmeyecek. En kötü insanın bile, daima bir yerlerinde saklı iyilik tohumları vardır. Cezalar kötülüğü durdurabilseydi, bugün çok farklı bir dünyada yaşıyor olacaktık. Bir insan, ancak kendi kendini bağışlayabilirse kötülükten kurtulabilir. Küskün insan iyi insan olamaz. Marifet insanları küstürmemekte, kendi gözlerinden yine kendilerini düşürmemektedir.
704 syf.
·
Not rated
·
Read in 26 days
Suç ve Ceza
Suç ve CezaFyodor Dostoyevski
9.1/10 · 160.6k reads
Reklam
Nasıl olduğunu kendisi de anlamadan Raskolnikov birden kendisini Sonya’nın ayakları dibinde buldu; ağlıyor, kızın dizlerine sarılıyordu. Sonya önce çok korktu, yüzü bembeyaz, yerinden fırladı ve titreyerek ona baktı. Ama bir anda her şeyi anladı ve gözleri sonsuz bir mutlulukla parladı. Onun da kendisini sevdiğini, hem de sonsuz bir aşkla sevdiğini anlamıştı; hiç kuşkusu yoktu bundan… Demek o mutlu an gelmişti… Konuşmak istediler ama, konuşmadılar. Gözlerinde yaşlar birikmişti. İkisi de solgun, ikisi de zayıftı; ama bu solgun, bu süzülmüş yüzler yepyeni bir geleceğin, yepyeni bir hayata dirilişin şafak ışıklarıyla tutuşuyordu: Aşk onları diriltmiş, birinin yüreği, ötekinin yüreği için sonsuz bir hayat kaynağı olmuştu.
Rus insanının ruhu, tıpkı ülkesi gibi engindir; fanteziye ve düzensizliğe karşı aşırı eğilimli insanlarız biz. Ama engin ruhluluk dehadan yoksunsa, bir felakettir.
150 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.