Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Haklı bir yerde.
Tanrı hikmetinin bize uygun gördüğü bilgisizlikten kurtulmak için sarf ettiğimiz boş gayretlerin cezası her zaman böyle lükse, ahlâksızlığa ve köleliğe düşmek olmuştur. O hikmet, bütün yaptığı işlerin üzerine kalın bir örtü çekmekle bizi boş araştırmalara dalmaktan korumak istemişti. Ama biz onun hangi dersinden istifade etmesini bildik? Yahut, hangi dersini ihmal ettik de başımıza belâ gelmedi? Milletler, şunu bilmiş olun ki, tabiat, çocuğunun elinden tehlikeli bir silâhı çekip alan bir ana gibi sizi ilimden korumak istemiştir. Bize açmadığı her sır, başımıza dert getirecek bir şeydir; bilgi edinmekte zahmet çekmemiz, onun en hayırlı tedbirlerinden biridir. Böyle iken insanlar bozulmuş; ya bir de bilgili doğmak felâketine uğramış olsalardı o zaman ne ka- dar daha kötü olurlardı.
Neşe patlamalarımızın altında yatan ve bizi bir an bile yalnız bırakmadan her yerde bize eşlik eden bir melankoli.
Sayfa 104Kitabı okudu
Reklam
İnsanlar özgür doğarlar, oysaki her yerde zincire vurulmuşlardır.
Sayfa 75 - Jean-Jacques RousseauKitabı okuyor
Hıristiyan münzeviliği ve azizliği üzerine
İnsanların kaçınılmaz-doğal olanı kötü olarak tanımlamakla ve daha sonra da hep böyle duyumsamakla nasıl daha kötü oldukları, kolaylıkla görülebilir. İnsanı doğası gereği kötü ve günahkar olarak görmek isteyen, doğayı onun gözünde kuşkulu kılıp, onun kendisini de kötü yapan dinin ve metafizikçilerin marifetidir bu: çünkü üstündeki doğa giysisini çıkaramadığı için kendisini kötü olarak duyumsamayı öğrenir böylece. Yavaş yavaş doğallığın içindeki uzun bir yaşamda, günahların bu yükü altında ezildiğini, bu yükü kaldırabilmek için doğaüstü güçlerin gerekli olduğunu hisseder; böylelikle daha önce sözü edilen ve gerçek değil, sadece kurmaca bir günahkarlığa düşen kurtuluş gereksinimi sahneye çıkar. Hıristiyanlığın ilk belgelerindeki ahlaksal düzenlemeler tek tek tarandığında, her yerde bu taleplerin, insan onları karşılayamasın diye aşırıya vardırıldığı görülecektir; bununla amaçlanan, insanın daha ahlaklı olması değil, kendini olabildiğince günahkâr hissetmesidir.
Sayfa 109 - Türkiye İş Bankası Kültür YayınlarıKitabı okuyor
Genç bir adam dünyanın zevk almak için yaratılmış bir mutluluk yeri olduğuna, oysa burada yalnızca onu arama becerisinden yoksun olanların yaşadığına inanır: Bu noktada romanlar, şiirler ve dünyanın her zaman her yerde dış görünüşe verdiği riyakârca önem bunu destekler.
"Ölümün bizi nerede beklediği belli değil, iyisi mi biz onu her yerde bekleyelim."
Sayfa 90
Reklam
Uzak ilkbaharlar düşledim; sadece dalgaların köpüğünü ve doğumumun unutuluşunu aydınlatan bir güneş, toprağa ve her tarafta sadece başka yerde olma arzusu duyma derdine düşman olan bir güneş düşledim. . .
64 syf.
4/10 puan verdi
·
1 saatte okudu
Eser düşünce özgürlüğü üzerine yazılmış. İnsanların düşüncelerini rahatça ifade edebilmesi veya bir konu hakkında özgürce tartışabilmesi. Bana göre herkes veya her konu özgürce tartışılamaz ve özgürce düşünceler söylenemez. Bir yerde sınır vardır, herkesin sınırı da farklıdır. -İnsanlar ve hükümetler, ellerinden geleni yapmakla yükümlüdür. Mutlak kesinlik diye bir şey yok, ama insan yaşamı söz konusu olduğunda yeterli güvence diye bir şey var.
Düşünce ve Tartışma Özgürlüğü Üzerine
Düşünce ve Tartışma Özgürlüğü ÜzerineJohn Stuart Mill · Can Yayınları · 20202,910 okunma
Her yerde, soyut olanı değil elbette, fakat somut-olmayanı görüyorum: Benim ruh soyutlamamın doğası budur sonsuz olan değil sonlu-olmayan. Bu şekilde oldum olası saf bir soyutlama içinde olmuş olan ben, kendi içinde nesnelerden başka bir şey görmedim.
IV- Kadınlar doğaları gereği mi, yoksa toplumsal olarak mı erkeklerin yetkisi altındadırlar gibi bir soru sorulabilir. Toplumsal olarak bu durumdaysalar hiçbir neden bizi kadınları yönetimin dışında tutmaya zorlayamaz. Gene de deneye başvuracak olursak bu durumun onların zayıflığından geldiğini görürüz. Dünyanın hiçbir yerinde erkekler ve kadınlar birlikte egemen olmadılar. Erkeklerin ve kadınların bulunduğu her yerde erkeklerin egemen olduğunu, kadınlarınsa yönetildiklerini görüyoruz, böylece iki cins uyumlu bir biçimde yaşamaktadır. (...) Ayrıca iki cinsin eşit ölçüde egemen olması, hele erkeklerin kadınlar tarafından yönetilmesi olanaksızdır. Üstelik insan duygularını göz önünde tutarsak, erkeklerin kadınlara duydukları aşkın genellikle cinsel istek dışında kökeni bulunmadığını, erkeklerin kadınların zihinsel niteliklerini ve bilgeliklerini güzellikleri kadar önemsemediklerini, sevdikleri kadınların kendilerinden başkalarını da beğenmesine katlanamadıklarını düşünürsek barışa büyük zarar vermeden ekeklerle kadınların eşit ölçüde egemen olmalarının sağlanamayacağını kolayca görebiliriz.
Sayfa 70 - 71 Çeviri :Afşar Timuçin
Reklam
Mümkün dünyaların en iyisi...
Kavafis’in o iyi bilinen "Şehir" şiirinde, başka yerler hayal eden şiirin kahramanı şiirin sonunda şunu fark ediyordu; ömrünü nasıl burada, bu yerde, bu şehirde, işte bu köşecikte harcadıysa her yerde yine öyle harcayacaktı. Başka bir yere gitseydi bile hiçbir şey değişmeyecek, hayatını yine harcamış olacaktı. Kavafis en iyi dünyadan değil, harcanmış bir hayattan bahseder. İlkin şiir sadece bu yer olduğunu, bu tek dünya olduğunu kabul eder. Hayatını bir yerde harcayan her yerde harcamış sayılır. Elimizde yalnızca bu dünya, yalnızca bu tek hayat vardır. İkincisi, şiirin kahramanı nereye giderse gitsin hayatını harcamaya yazgılıdır. Yazgı öznenin kendisine bağlanmıştır, dışsal koşullara, belli bir yere ya da zamana değil. Başka bir deyişle yüklemleri, yani olaylar, başına gelenler, kısaca yazgısı öznede kendisinde içerilmiştir. Bir hayat onu yaşayanın zaten önceden kıvrılmış ya da katlanmış biçimde içindedir. Yaşadığı bu önceden içerdiklerinin bir yerde, bir zaman içinde açılıp yayılmasıdır yalnız. Niçin öyledir? Çünkü dünya kişiden önce gelir, kişi o dünyanın düzeni ya da mantığının bir parçası olarak vardır. Demek ki yazgı zorunluluğa bağlanmıştır, zorunlu olarak harcanan hayat; başka türlü olamayacak tek bir dünya, başka türlü yaşanamayacak tek bir hayat.
415 syf.
9/10 puan verdi
·
Beğendi
·
25 günde okudu
Öncelikle bu harika eserin felsefi, psikolojik ve edebi kaynağından faydalanmış olmanın heyecanıyla fikirlerimi yazdığımı belirtmek isterim. Yalnızca okumak için değil doğru anlamak için bayağı çabalamam gerekti. Problemin aslında hayatın her alanında var ve kaçınılmaz olduğu, iyi huzursuzluklar seçebileceğimiz, örneğin; sevdiğimiz bir işte çıkan
Nietzsche Ağladığında
Nietzsche AğladığındaIrvin D. Yalom · Ayrıntı Yayınları · 202352,2bin okunma
Acıklı ve kalıcı olarak iltifattan yoksun kalmış kibirli insan her yerde, herkesten iltifat bekler. Doyumsuz bir zavallı her zaman kuruşu liraya çevirme ve akıtan kasasını doldurma derdindedir. Öfkesi kabaran kuduruk insan her duruma öfkelenmek için sebep arar durur.
Sayfa 50
"Bir amaca bağlanmayan ruh yolunu kaybeder. Çünkü her yerde olmak hicbir yerde olmamaktır."
Sayfa 55
“Her şey bana yabancı, her şey, bana ait bir insan yok, bu yarayı kapatacak bir yer yok. Burada ne yapıyorum, bu hareketler, bu gülüşler ne anlama geliyor? Buralı değilim - başka bir yerden de değilim. Yüreğimin hiçbir destek bulamadığı bu yerde dünya bilinmeyen bir görüntüden başka birşey deyil. Yabancı, kim bu sözcüğün anlamını bilebilir…. “
1.500 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.