Edmond, "İnsan beyni için herhangi bir cevap hiç cevap alamamaktan iyidir," diyerek açıkladı."Yetersiz veri' diye bir şeyle karşılaştığımızda büyük bir rahatsızlık hissederiz. İşte bu yüzden de beyinlerimiz veriyi kendisi uydurur.Görünmeyen dünyada gerçekten de bir düzen bulunduğuna emin olmamız için çok sayıda felsefe, mitoloji ve din oluşturur.Böylelikle en azından bizi düzen varmış yanılgısına düşürür."
Kendime Düşünceler/ Kitap Yorumu
Marcus Aurelius Antoninus Augustus 161 - 180 yılları arası Roma İmparatoru. 96 - 180 yılları arasında görev yapan Beş İyi İmparator'dan sonuncusudur ve aynı zamanda en önemli Stoacı filozoflardan biri olarak kabul edilir. Yıllarca aldığı kısa kısa notlar ölümünden sonra düzenlenmiş ve Kendime Düşünceler kitabı oluşmuştur.
Bu felsefi kitap bir başyapıt olarak görülmektedir. (Fakat , konuyla ilgisi olanlara öyle gelecektir. Herkesin okuyup bu eser hakkında aynı şeyi düşüneceğini sanmam. Özellikle ne okuyacağınızı bilerek kitaba başlamanın sizin için daha iyi olacağını belirtmek isterim.)
Peki neden bir başyapıt sayılıyor?
Çünkü Stoacı Felsefik Düşünceler ile yazılmış bir eser. Yani bir nevi bir başlangıç eseri. Felsefi düşünce araştırmacıları için bir ders kitabı niteliğinde.
Peki nedir Stoacı Felsefe?
Bu felsefede temel esas mutluluktur.Mutluluğun dış koşullara bağlı olmadığını, doğaya uygun yaşayarak, topluma fayda göstererek, adaletli, ünün şanın geçici olduğunu ve her şeyden öte ölümün ve kaderin kabullenilerek mutluluğa erişilebilir.
Kitapta bu felsefenin üzerinde ilerliyor. Genel olarak her şeyin geçiciligi üzeri de duruyor. Bu geçici istekler üzerine yaşamanın anlamsız olduğunu belirtiyor. Hayatı bunu bilerek yaşamanın daha mantıklı olduğunu söylüyor.
Dili oldukça açık ve anlaşılır. Yorulmadan okunabilir. Özellikle felsefi kitaplara ilgisi olan kişilerin severek okuyacağını düşünüyorum. Bir oturuşta okunmasının yanında ara ara açıp birkaç sayfa da okunabilecek bir kitap.
Kendime DüşüncelerMarcus Aurelius · İş Bankası Yayınları · 202215bin okunma
“İnsan aydınlandığında eve döner.”
Patanjali'nin kısa, keskin ve özlü sutralarının her biri, bilgeliği için sökülmesi gereken iplikteki küçük bir düğüm gibidir.
Kitap, çevirmenin felsefi metinleri çevirirken, özellikle de onları tamamen farklı bir kültür için gelen bir izleyici kitlesine açık ve doğru hale getirmeye çalıştığınızda karşılaşılan birçok zorluğu anlatan uzun bir girişiyle başlıyor. Sutra'nın felsefi ve ahlaki yönü ile Budist İlkeleri ve Zen felsefesi arasında oldukça fazla örtüşme bulmak beni şaşırtmadı: sistemler, aynı olmasalar da, açıkça çok benzer çizgilerde ilerliyor.
Modern dünyada hepimizin bildiği gibi, yoga günümüzde çok popüler. Yogaya- fiziksel egzersiz olarak ve egzersiz rejiminin altında yatan felsefe açısından- saygı duyuyorum. Yoga hakkında pek bir şey bilmediğim için, disiplin için temel olan egzersizler dizisinin insan bedenindeki ruhsal güç merkezleriyle bağlantılı olduğu yönünde genel bir kanıya sahibim. Zihnin güçlerini özenle uygulayarak bedenin iştahlarını kontrol edebilme fikri, Yoga'nın en çekici yönlerinden biri olsa gerek. Aslında Yoga hakkında hâlâ öğrenecek çok şeyim olmasına rağmen Patanjali'nin kitabını okumanın iyi bir başlangıç olduğunu fark ettim.
Felsefe dolu bir yolculuğa hazır mısınız? Gary Hayden’in @omegayayinlari’ndan çıkan “Büyük Filozofların Tuhaf Fikirleri” kitabıyla bu yolculuk çok eğlenceli!
Kitapta, ünlü filozofların sıra dışı fikirlerini kısa anekdotlarla bulacaksınız. Hem lise öğrencileri için harika bir kaynak, hem de felsefeye yeni başlayanlar için ilgi çekici bir başlangıç kitabı!
Ben de derslerde kullanabileceğim ilginç bölümleri belirledim. Evet, hâlâ keşfetmeye devam ediyorum. Gelişimin sonu yok, değil mi?
Siz de felsefeyle ilgileniyor, yeni başlıyorsanız ya da farklı fikirler arıyorsanız, bu kitabı kaçırmayın!
AFRİKALI LEO/AMİN MAALOF
Ben Hasan, tartıcıbaşı Muhammed'in oğlu, ben Giovanni Leone de Medici; bir berberin sünnet ettiği, bir papazın vaftiz ettiği ben. Şimdi Afrikalı diye anılıyorum ama Afrikalı değilim Avrupalı da Arabistanlı da değilim. Bana Grenadalı, Faslı, Zeyyatlı da derler ama ben hiçbir ülkeden, kentten ya da boydan değilim.
Kitap Günlüklerim
Böyle Buyurdu Zerdüşt tüm zamanların en büyük kitaplarından biri olarak kabul edilir. Biraz düzyazı biçimli şiir kitabı formatında yazılmış, biraz da edebi bir felsefi deneme kitabı tadında. Zamanında pek anlaşılamamış ama açıkçası sonrasında da anlamak hep zor olmuş. Bir de felsefe bu ya her okuyan farklı bir şey anlayabiliyor.
Guguk kuşu, ahlak kavramıyla bakan insan gözünde tam bir liyakatsizlik örneğidir. Çiftler sadece üremek için bir araya gelir, sonra da ayrılırlar. Dişi, başka bir türün yuvasında yumurtlar, ardından çekip gider, hesap kapanmıştır. Guguk kuşu tarafından, kendi türünden olmayan bir yavruyu beslesin diye katakulliye getirilen ev sahibi aileye düşer vazife. Yavru çoğunlukla onlardan dört kat büyüktür ve başlangıç olarak kardeşlerini itinayla yuvadan atarak bertaraf eder. Buna rağmen ev sahibi aile, üreme içgüdüsüne kapılarak, guguk kuşu yavrusuna karşı görevlerini yiğitçe yerine getirir. Şunu da kaydetmek gerekir. Bu guguk kuşu hikâyesi dışında, kuşlarda hem aynı türden hem de türler arası bu sefer gönülluğe dayalı birçok evlat edinme vakası görülür. Insan, evlat edinebilen tek varlık değildir.
Eşi benzeri olmayan bir olaya dayanan türden bir kimliği tanımaz.³ Bu sebeple, özgünlük empatik [emphathischen] anlamda bir başlangıç addettiği için orijinal olma fikrini de kabul etmez.
Dünyanın, evrenin başlangıcı mı, hangi başlangıç? Sadece başlangıç mı? Başlangıcın nasıl doğduğu soru lursa, o zaman bu başlangıç değildir, çünkü o bir şeyden doğmuştur. Başlangıç fikri içinde olduğumuzda, bir açıklama talep ederek tam anlamıyla bu fikirde olamayacağımızı düşünmek gerekir hep. Çünkü başlangıç için bir açıklama talep edersek, o zaman başlangıcın başlamadığını, ondan önce bir şey olduğunu düşünmek gerekecektir. Mutlak bir başlangıç varsa, hakiki bir başlangıç, e işte, o başlar ve bu konuda diyebileceğimizin hepsi budur. Onun nasıl başladığını açıklarsak, o artık soru anlamında, yani başlangıcın geri kalandan başka türlü başlayacağı anlamında bir başlangıç değildir.
Sayfa 54 - Monokl Yay. Birinci Basım: 2017 Haziran
Eğer Tanrı sonsuzsa ve insanı yaratmışsa, Tanrı'yı kim yarattı?
Tanrı'ya dair sahip olduğumuz fikre göre, o yaratılmamıştır. Başlangıç noktasına geri dönüyoruz. "sız/ mamış" (in). Yaratılmamış, yaratılmış olmayandır.
Zira Tanrı'nın başka bir Tanrı tarafından yaratıldığını düşünüyorsanız, o zaman bu diğer
Panteizm'i merak ettiğim ve hakkında daha fazla şey öğrenmek için kütüphaneye gittiğimde, aklımda ya Spinoza'yı ya da Bruno'yu almak vardı. İkisi de ders kitaplarımda "panteist" olarak geçiyorlardı. Bruno yerine Spinoza'yı bulabildiğim için bu kitabı aldım. Panteizm dışında Spinoza'nın felsefesini ayrıca merak
Foucault' un eserlerinden yola çıkarak onun görüşlerini yansıtan özet niteliğinde bir eser. Yalnız o kadar çok ağır bir dili var ki Foucault'un kendisini okumayı yeğleyebilirsiniz. Yer yer anlam berrak hale gelsede bulanık sulardan kaybolmak daha çok rastlanan bir durum. Foucault'u anlamak için başlangıç bir eser olmadığı kesin. Dikkat çeken detaylardan biri de iktidarın yukarıdan aşağıya olmak yerine, aşağıdan yukarıya bir refleks haline gelmesi ve disipline edilmesi. Kişinin günlük hayatta her eyleme verdiği saat belli olunca (işemek bile) iktidar kendisini çok fazla zorlamıyor tepeden haliyle. Yani bir nevi refleks haline gelmiş de diyebiliriz
Elinizdeki kitap toplumsal Bilinçdışının süregiden mutasyonunu araştırıyor. Şu an bulunduğumuz noktadan, yani virüs salgını ve kapitalizmin felaketler doğuran çöküşünün damgasını vurduğu tarihsel eşikten gözlem yapıyorum. Bu eşikten bakınca, ufukta kaosu, tükenmişliği ve yokoluş eğilimini görebiliyoruz.
Bu mutasyonun mükemmel bir özetini sunan
Not (1): Bu incelemenin temelleri 45 dakikalık bir antrenman esnasında müziğin yardımıyla aniden atılmıştır. Antrenman ne kadar verimliydi emin değilim ama bu inceleme oldukça verimli oldu ve iddialı söylemlerde bulundu.
Not (2): Cinsel uzuv imgelemine hassas olanların dikkatine. Çünkü birkaç yerde karşınıza çıkacak.
Not (3): Kitap bahane
Fenomenoloji ekolünden Merleau-Ponty’nin bir eseri.
Göz ve Tin
Bu metin bir meta analiz çalışmasıdır, herhangi bir edebi kaygı yoktur. Asıl amaç zihnimde var olan bilgilerden bir harita oluşturmak.
Fenomenolojiye giden yolda ilk başta Analitik ve kıta felsefesinin ne olduğunu daha sonra fenomenolojinin ne olduğunu anlamaya çalıştım.