"Hükümet Konağıyla evim arasındaki yollarda, görüntüsüyle dikkat çeken pek çok şey vardı; köhne evler, her biri birer sefalet ve yoksulluk yuvası olan bir düzine virane, yürümeyecek haldeki sokaklar, pislik içindeki caddeler... Fakat tüm bunlar içinde hakikaten en dikkat çeken şey ise, evime çok yakın olan kabristandı." (Tanıtım Bülteninden)
Uzun zaman sonra tekrardan felsefî kitap okumak isterken karşıma bu kitap çıktı. Kitap ilk felsefî roman olarak kabul edilir.
Hayâllerin derinlikleri manâsına gelen A'mâk-ı Hayâl; Raci adlı karakterin Varlığa dair serüvenini anlatır.
Râci dindar bir ailenin çocuğudur. Kendisi maddî, manevî ilimler açısından iyi bir tahsil görmüştür. Mektebi bitirince çeşitli kitaplar okumaya başlamış, bir süre sonra inanç konusunda kendini şüphe içinde bulmuştur. Şüphesinden kurtulmak için kitaplara ve âlimlere başvurur manyetizma cemiyetlerine katılır ama derdine çare bulamaz. Bir gün şehir merkezindeki kabristan dikkatini çeker ve orada da Aynalı Dede adında bir meczup ile tanışır. Her gün onunla görüşür ruh, madde ve varlık hakkında bilgi alır. Aynalı Dedeyle bir hayâl yolcuğuna başlarlar bu yolculukta Zerdüştlükten, Budha'dan, Konfüçyüs'tan, Aristo'dan, Eflatun'dan da bahseder. Günler süren bu hayâl yolculuğunun ardından Râci şüphesinden kurtulmuş artık kendisine danışılan bir mürşid olmuştur.
Bazı betimlemeler dışında çok beğendiğim bir kitap, tavsiye ederim.