Açık mavi gökyüzünün altında , her ayrıntı , önce akkorlaşıncaya kadar ısıtılmış , sonra soğuk suya daldırılmış bir ferforje motifi gibi belirgindi. Her bir öğe , her bir yüz , güneşin ısısı ile buz gibi rüzgarın soğuğu arasında taşlaşmış gibiydi.
Beyaz badanalı, içten merdivenli, iki katlı bir ev. Deniz gören, korkulukları yeşile boyanmış, çocukluğumuzda bayramlarda hediye edilen mendiller kadar küçük bir balkon.
Dört odalı bir otel burası! Yatak odasında aynalı karyola var, yaylarının dizleri tutmadığı için gıcırdıyor. Uyumaya niyetlenmediğim için bilmiyorum henüz.
Duvarda siyah beyaz
‘Çilingir sofrasındaki çilingir de eskiden “ferforje işi yapan” ya da bugün “kilitçi” anlamına gelen çilingir değil. Farsça şilengâr,yani “şölen donatan”.’