Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
İnanmayacaksınız ama ben olduğunu iddia eden bir adam var. Onunla yaklaşık iki hafta önce bir AVM kafesinde karşılaş- tık. Günlerden pazardı. Dolayısıyla mekân kalabalıktı. İkimiz de cafe latte yudumluyorduk. Masalarımız yan yanaydı. İkişer kişilik, küçük, yuvarlak, siyah ferforje ayaklı, yeterince sık silin- mediğinden her zaman kirli, mermer masalardandı bunlar. Her iki masanın üzerinde, bizden önce oturan müşterilere ait kahve bardakları, çoktan dolup taşmış üçgen küllüklerden vardı. Ben- zer güneş gözlükleri takmıştık. Saçlarımızın model ve uzunluk- ları birebirdi. Boylarımız poslarımız aynıydı.
‘Çilingir sofrasındaki çilingir de eskiden “ferforje işi yapan” ya da bugün “kilitçi” anlamına gelen çilingir değil. Farsça şilengâr,yani “şölen donatan”.’
Reklam
Siz hiç ölmüş bir evde kaldınız mı? Tabakların dolaplarında öldüğü, en güzel fincanlarının, gümüş tepsilerinin, kristal bardaklarının raflarında can verdiği bir evde? Bir ev, içinde yaşayan öldüğü anda ölmez, evin ölümü daha uzun sürer. Onun ölümü illaki daha yavaş ve daha acılıdır. Açılmayan çekmeceler ve içindekiler ölür önce… Gümüş çatal bıçak
Mahmutpaşa'nın başlangıcında, Mısır Çarşısı'nın arkalarında tek tük kalmış tuhafiyecilerden düzineyle temin ettiğim pamuklu mendillerin tümünü tanımıştır bu yokuş. Gül Hanım'la, başarısız evliliklerden sonra kimi kez âni bir aydınlanmayla, bazan vefalı dostların itelemesiyle, geçkin beylerin hanımların açtıkları sanat galerileri veya antika dükkânlarının, semtin iki kuşaktır yerinde duran kasabının, esrarlı pos bıyıklı abilerin lokalinde pişpirik oynadıkları kırmızı-yeşil bayraklı spor kulübünün, demirci atölyesinden ferforje işliğine yükseltilmiş kapısı önünde bir ikisi top sakallı, atkuyruklu delikanlıları ve kıyasıya bir tavla heyecanı olan mekânın, tarihî simitçi fırınının, Kuaför Muazzez'in, miskin köpeklerin, dalgacı kedilerin arasından geçtik. Tophane-i Âmire binasında muhtemelen bir sergi açılışı vardı. Oraya topluca yürüyen gençler bize dönüp baktı. Aldırmadık. Aziz Stefan Demir Kilisesi'nin üstünden uçup buralara kadar varmış iki martıya, tramvay dedikleri taşıta aldırmadık. Kılıç Ali Paşa Hamamı duvarına kara katranla gelişigüzel çizilmiş müphem işarete de aldırmadık.
Sayfa 23 - Aşçı ve Gül HanımKitabı okudu
istesem de diyemezmişim ben zaten onu
' Aa, bu sokakta hiç ferforje kafesli pencere parmaklığı yok. Ne enteresan!" demezsin mesela. '
Sayfa 39 - İletişim YayınlarıKitabı okudu
"Bi yerde yanlış yapıyorum ama nerede." Bu cümle noktayla değil soru işaretiyle bitmeli, biliyorum. 19. Yüzyılda yaşasaydım şayet, bi yerde yanlış yapanların verilecek cevaplara ihtiyaç duymayışı hakkında sahipkıran olabilecek ciddiyette felsefik şeyler söyleyebilirdim. Kim bilir, belki de atölyesinde ferforje yapan bir kaynakçı olarak; Yale Üniversitesi'nden gelen bir heyetin beni ikna çabasını elimdeki elektrot ile sigara yakar vaziyette dinler ve "babama sormam lazım" deyip başımdan def ederdim. Evet evet, bir yerde yanlış yapıyoruz ama nerede. O yerde kiracı olmamanın verdiği avantaj bizi teskin ediyor olsa gerek.
Reklam
Auschwitz-Birkenau ölüm kampında Cilka'nın hafızasına kazınan son görüntü, kapıların üstüne asılmış ferforje tabela olsa gerek: "Arbeit Mach Frei" - Çalışmak Özgürleştirir. Vorkuta'daki Sovyet gulag'ına geldiğinde gördüğü ilk şey de yjne bir tabelaydı: "SSCB'de Çalışmak Bir Onur ve Şan Meselesidir." Bir başka tabelada ise, "Demir Bir Yumrukla İnsanlığı Mutluluğa Ulaştıracağız" yazıyordu. Nazi Almanya'sı ve Stalin Rusya'sının sayısız ortak özelliğinden biri, sadistçe ironi zevkiydi..
Sayfa 381 - Pegasus YayınlarıKitabı okudu
37 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.