"Yalnızca düşünce özgürlüğü fikri, fikirlerin fikri, hiçbir zaman yenilmez her zaman geri döner çünkü ruh ebedidir. Bu yüzden zorbaların, muktedirlerin ağızları kapatarak özgür ruhu mağlup ettiklerini sanmaları boşunadır."
John Stuart Mill, iktidarı kullanacak olan hükümeti belirlemede halkın tüm üyelerinin eşit oya sahip olmasını, toplumun kaderinin "cehaletin" ellerine bırakılması olarak görmüş ve eğitimli kişiler için çoğul oy sistemini önermiştir.
İşsiz insanları ilk kez yakından gördüğümde beni dehşete düşüren ve hayret etmeme yol açan şey, çoğunun işsiz olmaktan utandığını görmek oldu. Hâlbuki işsizlik bu şartlarda kaçınılmazdı.
Ahlâkî varlıklar olarak insanların eşit haysiyeti, eşit özgürlük ve eşit fırsatı gerektiriyorsa, bu, neden aynı zamanda eşit gelir ve serveti de gerektirmesin ki? Rawls'ın bu soruya cevabı, iktisadi eşitsizlikler herkesi daha iyi konuma taşıdığı müddetçe, bu eşitsizliklere göz yummanın daha iyi olacağı şeklindedir. Eşitsiz iktisadi ödüller, iktisadi üretkenliği arttırmaya yönelik özendirici bir etkiye sahipse, böylesi eşitsizlikler toplumda en az menfaatlenen üyelerin beklentilerini yükselttikçe ahlâkî olarak adildirler.
Yeni üretim teknolojileri herkese daha çok serbest vakit getirecek mi, yoksa verimlilikten elde edilen kazançların çok az kişinin yararına olduğu, geri kalanımızın her zamankinden daha çok çalıştığı bir döngü içinde hapis kalmayı sürdürecek miyiz?
"Devrimci siyasal hareketler demokrasi rüzgârlarını taşımıştır, ancak devrim sonrası yönetim biçimleri bu rüzgârları önce kullanıp sonra engellemiştir."