Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.26
Feride Tiryaki
Feride Tiryaki
@feridetiryaki
İg: @birkitapaldim
@birfotografcektim_
Öğrenci
Lise
68 okur puanı
Ocak 2018 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitap
Esselamü aleyküm ve rahmetullahu berekatuhu
Salih Suruç'un siyer kitabının Medine Dönemi de bitti. Bölümler Hicretin 1. senesi, 2. senesi şeklinde oluşmakta daha çok gazalara, muharebelere veya fetihlere konuk oluyoruz kitapta. Zaten Medine döneminde çoğu zamanı böyle geçmiştir. Her senenin sonunda da o sene olan başka olaylara kısaca değinilip diğer seneye geçiliyor. İstifadeli bir kaynak özellikle yeni öğreneceklere. İlk kitabın incelemesinde de belirtmiştim. Siyer okumanın sınırı olmaz bir çok kaynaktan okuyun diye. Salih Suruç'un bu iki kitabı da kesinlikle okunmalı. Dünya Siyer birincisi olmuş bir kitabı okumamak zaten olmaz. İstifadeniz bol olsun İnşAllah
Esselamü aleyküm ve rahmetullahu berekatuhu
Kainatın Efendisi Peygamberimizin Hayatı - Medine DönemiSalih Suruç · Nesil Yayınları · 20211,833 okunma
Esselamü aleyküm ve rahmetullahu ve berekatuhu
"Bugün bir buçuk milyarlık İslâm ailesinin kaç ferdi Peygamber Efendimiz'i tanıyor? Bunun hesabını yapmamız zor ama şunu iyi biliyoruz ki; bu koca ailenin her ferdi O'nu (sas) bilmektedir. O'nu bilenler çoğunlukta ama tanıyanların o çoğunlukta olduğunu ne yazık ki söyleyemiyoruz. O'nu bilenler O'nun ne zaman doğduğunu, ne zaman vefat ettiğini, savaşlarını, çocuklarının isimlerini, hanımlarını, hicretini, miracını ve daha onlarca şeyi biliyorlar. Çok gariptir, bu bilinenlerin çoğunu belki daha fazlasını Mekke'de ona karşı çıkanlar da biliyorlardı. Herhalde Hz. Muhammed'in (sas) amcası Ebû Leheb bizden daha çok Hz. Peygamber'in bu özel bilgilerine sahip idi. Ama onlar o yüce ruhu tanıyamadılar, tanıyamadıkları için de tam anlamı ile tabi olamadılar ve ona karşı oldular. İşte bilmek yalnız başına yeterli değil, o bilginin marifete, yani aşka dönüşüp sahibini tanıdığı o değerler uğruna fedakârlık yapmaya zorlamalıdır." deniliyor kitabın tanıtımda ve bu amaçla yani Peygamber Efendimiz'i tanımak adına yola çıkılarak böyle kısacık sohbet tadında bir kitap ortaya çıkmış. Tabii tek başına yeterli bir kaynak olduğunu söylemek yanlış olur. Ancak okuduğunuzda istifade sağlayacağınız bir kitap olduğunu düşünüyorum.
İstifadeniz bol olsun İnşAllah
Esselamü aleyküm ve rahmetullahu ve berekatuhu
Esselamü aleyküm ve rahmetullahu berekatuhu
2020'nin ilk kitabı olarak Bin Yıldır Düşmeyen Cephemiz Doğu Türkistan'ı okumak nasip oldu çok şükür.
Doğu Türkistan'da zulmün gitgide arttığı bu günlerde okunması gereken en uygun kitap.
Yüz yıllardır Doğu Türkistan çinin zulmü altında. @dr.ihsansenocakresmi Hoca'nın kalemi ile bu zulmün bir kısmına ve her devirde ortaya çıkan mücahitlere tanık oluyoruz. Bir çok alim anlatılmış kitapta ancak hepsinin ortak yolu şu:
İlim öğrenmek ve ilmi cihaddan ayırmamak. Önce ilim öğrenip, ilmi öğretip onu uygulamışlar. Cihata önem vermişler. Ve her seferinde zulümden kurtarmışlar Gök Bayrak'lı devleti. Bir İslam Devleti kurmayı başarmışlar her seferinde. Ancak şuanda da var olduğu gibi Müslümanlar arası ayrılık o dönemlerde de vuku bulmuş ve şuanda olduğu gibi, kafir topluluk bundan yararlanıp o devleti yıkmak için harekete geçmiş her seferinde. Ah her seferinde aynı hatayı yapmayıp, Birlik olmaya devam etsek.
Kitap bizlere özetle diyor ki; Birbirinizden ayrılmayın. Düşmanın derdi Türklük değil İslam! Siz Müslümanlar birbirinizden ayrılmayın, ilmi öğrenip cihat edin ki yeniden Bediri yaşayalım. Az olduğumuz halde çoğu yenebilelim.
Düşmana karşı birlik olmak, ilim öğrenip öğretmek, cihadı hayatımızın en üst safhasına koyabilmek, gittikçe çoğalan bir ümmet olmak ve mücahitler mücahideler olabilmek duası ile.
Amin, amin, amin.
Esselamü aleyküm ve rahmetullahu berekatuhu
Okur Takip Önerileri
Esselamü aleyküm ve rahmetullahu berekatuhu
Öncelikle kitap yorumuna geçmeden önce birkaç şeyden bahsedeceğim.
Kitabı elimde görenlerin genelinin sorduğu bazı sorular var. "Yarışma mı var?" "Ee zaten bunları okullarda görmüyor muyuz, neden okuyorsun?" VS.
Sanki siyer katıldığımız yarışmalardan veya okulda gördüğümüz birkaç
Kâinatın Efendisi Peygamberimizin Hayatı 1 - Mekke DönemiSalih Suruç · Nesil Yayınları · 20214,732 okunma
Esselamü aleyküm ve rahmetullahu ve berekatuhu
Çiçek gibi bir kitap.
Genç kızlar için bir nevi rehber kitabı 'Kızlar Aramızda Kalsın'. Tabi İslami ölçüler çerçevesinde. Böyle bir kitabı yazdığı için Allah Hafsa Bilgin'den razı olsun.
Çok istifadeli bir kitap ancak bir şeyleri yeni yeni öğrenen, 12-18 yaş grubundaki kızlar için. Ben de bu yaş grubunda olduğum için benim için gayet istifadeliydi. Kitabın içeriğine gelirsek eğer;
Bir çok başlık sunuyor yazar bizlere bunlardan bazıları şöyle:
Karakter Oluşumu
Beden Psikolojisi
Öğrenmeyi Bilmek
İbadet ve Genç Kız
Evlenme Macerası vb.
Bu ana başlıklar altında da birçok alt başlık bulunmakta.
Ne kadar doğru olur bilemiyorum ama genç kızlar için dini gelişim kitabı olarakta niteleyebiliriz bu kitabı.
Her şey sizin için yeni başlıyorsa, tabiri caizse yönlendirilmeye, farkındalık kazanmaya ihtiyacınız varsa bu eseri okumanız tabii ki tavsiye olunur.
İstifadeniz bol olsun İnşAllah.
Esselamü aleyküm ve rahmetullahu ve berekatuhu
Bir günde okuyabileceğiniz, topu topu 90 sayfa olan ama çokça istifadeli bir kitap 'Müslüman Kızlara'. 3 bölümden oluşan kitabın ilk 2 bölümü Ravza Yayınları tarafından 'Müslüman Kadın' ve 'Müslüman Genç Kızın Görevleri' başlığı altında toplanan Hasan el-Benna'nın makalelerinden oluşuyor. Üçüncü bölüm ise yayınevi tarafından (Mustafa Kasadar) kitaba eklenmiş olan 'Müslüman Kadının Davet ve Cihadı' adlı bölüm. İçeriğinde birçok hadis örnekleri ve öneriler barındırıyor. Okunmasında hiçbir kayıp olmayacak (zaten kısacık) bir eser.
İstifadeniz bol olsun
Esselamü aleyküm ve rahmetullahu berekatuhu
"Bu hikâye, bir çocuk...
bir de babası hakkında.
İçinde bir ayakkabı boyası,
bir tren sefası,
beyaz bir tüy...
ve bir sır perdesi saklı"
Kitabın tanıtımı bu şekilde. Bir arkadaşımla kitap ararken görmüştük kitabı. Tanıtımı okuduğumuzda bir hayli dikkatimizi çekti ve hemen aldım. Okumaya başladığımda Birinci Dünya Savaşı zamanında geçen bir hikâye anlatıldığını gördüm. Açıkçası o zaman bir önyargım oluştu. Sonuçta yabancı bir kitap ve içinde sizin görüşünüzün tam tersi şeyler bulunabilirdi. Ancak şükür ki hiç öyle şeyler yoktu ve aşırı keyif alarak okuduğum bir kitap oldu. Savaşa küçük bir çocuğun gözlerinden bakıyoruz sadece. Çocuk ve savaşta zor anlar yaşayan babası. Kitabın sonunda da şöyle yazıyor.
"Dünyanın en iyi nedeni uğruna yapmıştı bunları Alfie.
Sevgi uğruna."
Bence kitabı okumanız için yeterli bir yorum oldu diye düşünüyorum. Kısa ve öz. Geriye kalan duyguları kitabı okurken yaşamanızı isterim, spoilere girmeden.
Bu arada kitap benden tam puan aldı. Çünkü verdiği his cidden harikaydı.
İstifadeniz bol olsun inşallah.
Kitap iki hikayeyi içinde barındırıyor. İlki dadı. Aslında "Mürebbiye" ismi ile de biliniyor. Bunu okumaya başladığımda anladım çünkü Mürebbiye'yi daha önce okumuştum. Benim için bir #rereading oldu. İkinci hikaye ise Leporella. Leporella'da ise zihinsel engelli olduğunu düşünebileceğiniz bir karakterin sürükleyici ve acıklı sonu anlatılıyor. İki hikaye de gayet hoşuma gitti ancak Zweig'in diğer bilindik/sevilen hikayeleri gibi tam bir tatmin olma söz konusu değildi.
Mavi Çatı Yayınları'nın kitaplarında ise çokça yazım hataları var. Okuduğum önceki kitaplarda da bu vardı ve baya rahatsız etti. Bu notu da buraya düşeyim.
Kitabı okurken zaman zaman sinir krizi geçirdiğim yerler oldu. Çünkü kitap tamamen ergen kitabı olmuş. Ergen kitabı derken yanlış anlaşılmasın (sonuçta ben de henüz 17 yaşındayım) ama bu kitabı 13-14 yaşlarında okusam daha çok sevebilirdim ama şuan bana biraz yapmacık geldi. Kitaplar konusunda aşırı duygusal bir insan olarak bu kitabın sonunda da (yani sonuna göre) hüngür hüngür ağlamam gerekirdi ama maalesef o duygu bana pek geçemedi. Yani o yüzden o kadar başarılı bulamayacağım. Eğer daha iyi kurgulanıp, kaleme daha iyi dökülebilseydi konu bakımından güzel bir kitaptı. Belki de çeviriden kaynaklı olarak tüm duygusunu yitirmiştir, bilemiyorum. Bir de sonu bir türlü gelmek bilmedi. Ben kitabı çok sevemediğim için belki bana öyle geldi ama bana göre çok uzadı durdu.
Yine de çok düşük bir puan vermek istemedim ama elim 7'nin üzerine de çıkamadı.
Alın okuyun der miyim? Kitap kitaptır sonuçta neden olmasın. Çokta fena olan bir kitap değildi. Belki benden daha çok seven kişiler çıkar ve var da.
Bu kitabı okumayı neden bu kadar beklettiğimi bilmiyorum. Bana kalsa daha uzun bir süre okumazdım ama sonunda elime almaya başarabildim. Öncelikle kitabın akışı ve yazarın dili ile ilgili düşüncelerimi belirtip kitap hakkında konuşmaya başlayayım. Yazarın ilk kitabı olmasına rağmen inanılmaz bir başarı ile bu kitabı tamamladığını görüyorum. Çeviri ve düzenlemeninde gayet düzgün olduğunu düşünüyorum. Kitabın içindeki karakterleri o dünyayı gayet iyi yansıtmıştı bence. Kitapta çok alıntılara dikkat etmem, nadir bir yerleri işaretleri ancak bu kitapta hiç yapmadığım kadar alıntıyı işaretledim. Gelelim kitabın konusuna, vermek istediği mesaja... Kitabın ana karakterleri siyahi. İnsanların siyahi olmalarına veya yaşadıkları yere bakıp nasıl ırkçılıkla, önyargıyla davrandıklarını ve sırf bu yüzden, başından ne geçtiğini bilmeden bu önyargı ile adaleti yerine getirememeleri ile ilgili. Kitap adaletin yerini bulunmasında sesimizin ne kadar önem arz ettiğini anlatmakta. Bu sadece siyahiler yapılan ırkçılıkla ilgili değil. Her türlü zihinsel ve fiziksel şiddette, istismar ve tecavüzde, ırkçılıkta ve buna benzer ne kadar iğrenç şey varsa hepsinde sesimizin ne kadar önem arz ettiği ile ilgili. Yazar her ne kadar bunu sadece bir konu altında açıklamaya çalışmış olsa da ben diğer konularda da bu kitabın önemli olduğunu, yol gösterdiğini inanıyorum. Umarım ki sesimiz, adaletimiz olur.
Kapağından etkilenerek okumak istediğim bir kitap olduğunu öncelik olarak belirtmeliyim. Bilindik iki yazar tarafından yazılmış bir eser. İkisininde sevilen birer yazar olduğunu düşünüyorum ama dilleri bana çok acemice geldi. Sanki 13-14 yaşlarında birilerinin yazdığı Wattpad kitapları gibi -amacım eleştirmek değil ancak o yaşlarda hiçbir bilgisi olmadan yazan kişilerin dilinin çok acemice olduğunu herkes biliyordur- Belki de bu acemilik çeviriden kaynaklanıyordur bilemiyorum. Kitabın kurgusu biraz değişik. Bir amacı yok gibi ama yine de okuyup beğenebilirsiniz. Öylesine bir kitap alıp okumak isterseniz bu kitap ideal. Ama bir bilgi, bir ders veya ne bileyim bir kültür falan öğrenmek istiyorsanız bu kitap sizin için uygun değil. Belki bir Aşk romanı ancak o tadı da size vermiyor. Kitabın devamı olarak ikinci ve üçüncü serisi var ancak henüz Türkçe'ye çevrilmemiş. Nasıl yapacağım bilmiyorum ama devam kitaplarını ingilizce pdf olarak okumak zorundayım. ÇÜNKÜ ÇOK ANİ BİR ŞEKİLDE BİTTİ. Tam her şey açıklığa kavuşuyor ya da her şey yeni başlıyor derken kitap bitti. Okumanızı tavsiye eder miyim bilmiyorum ama okusanızda okumasanızda bir şey farketmiyor açıkçası.
EMRE GÜL! O nasıl bir son! N'apıyorsun cidden? İki kitaptır kalbimize mi indireceksin!
Kitabın yarısından çoğunu hiç sevmedim. Her bölüm başında geçen tıpkı arka kapağından en başındaki yazılar gibi yazılar vardı ve bu birazcık beni sıktı. Ayrıca yaklaşık 240 sayfa kadar bir türlü ikilinin arasındaki olayların çözülmemesi bana fazla uzatılmış gibi geldi. Kitap yaklaşık 360 sayfa ve son 100 sayfası okunmaya değerdi. Son 100 sayfaya gelen kadar öldüm öldüm dirildim diyebilirim. Cidden çok sıkıldım ve sürekli kitabı elimden bırakıp durdum ve sırf sonunda ne olacak merakıyla okumaya devam ettim. Cidden sırf son 100 sayfa için okuyabilirsiniz. Hatta puanım çok daha düşük olacakken sonları gayet güzel olduğu için 10 üzerinden 7 puan verdim. İlk kitap olan Nar kesinlikle ikinci kitaba göre çok daha iyiydi. Yazar'ın dili biraz acemiydi. Bunu belirtmek zorundayım. Belki de biraz bu yüzden okurken sıkılmış olabilirim. Son sayfada yazan "devam edecek" yazısından üçüncü kitabın geleceğini anlıyoruz. Umarım üçüncü kitap asıl olaylara daha çok yer verirde, bir de dördüncü kitabı beklemek zorunda kalmayız.
AH! İnanılmaz güzeldi! Serinin 6. kitabını okuduğumdan beri bu kitabı inanılmaz bir heyecanla okumayı bekliyordum ve elime ulaşır ulaşmaz bir solukta okudum. Katiller Çetesi inanılmaz güzel bir seriyken bu kitapta seriye aşırı yakışan bir kitap olmuş. Yazarın ters köşeleri meşhur. (Dili zaten çok müthiş ve akıcı) Seriyi okuyanlar bilir. Bu kitapta ise ters köşenin uzmanı olduğunu bizlere kanıtlıyor. 1. kitapta olan olaylar dahi ters köşe yapılarak bu kitapta önümüze çıkıyor. Okurken ağzınızın açık kalacağı, çok şaşıracağınız bir kitap olmuş. Bitirdiğinizde 'aslında her şey yeni başlıyor' diyeceksiniz. Kitapta ki tek hayal kırıklığım Victor ve Izabel sahnelerinin neredeyse hiç olmaması. Bir an Victor'un bu kitapta hiç yer almadığını düşünüyordum ki, yazar tabii ki ona da yer vermişti. Diğer kitaplara kıyasla. Ana karakter diyebileceğimiz tüm karakterlerin ağzından anlatılan sahneler vardı ve her karakterin kendine göre ayrı hikayesi vardı. Buradan da anlaşılacağı üzere seride daha çok olaylar göreceğiz. Bir sonra ki kitabı sabırsızlıkla bekliyorum.
Uzun zamandır Şeker Portakalı'nı okumak istiyordum ancak bugün elime alma fırsatı buldum ve az önce de kitabı bitirdim. Hala gözyaşlarının taze durduğunu sizlere söyleyebilirim. Henüz 5 yaşında ki küçük bir çocuğun hayal dünyasına, o saf temiz sevgisine, yaramazlıklarına şahit oluyoruz kitapta. Zezé; çok zeki ve bir o kadar da durumsuz bir çocuk. Sürekli yaptığı yaramazlıklarla mahallesinde bilinip tanınıyor ve sürekli yaramazlıkları nedeni ile ailesinden dayak yiyor. Günlerden birinde yine yaramazlık peşinde iken bir Portekizli ile tanışıyor. Bu Portekizli'den ilk başlarda ne kadar nefret etse de, büyüdüğünde onu öldürmek için yeminler etse de, aralarında ki bağ bir süre sonra sevgiye dönüşüyor. Zezé ve onun hayatında önemli bir rol oynayan; şeker portakalı fidanı ve Portekizli Portuga'yı okumanızı kesinlikle şiddetle öneririm. Eğer benim gibi duygusal yanınız ağır basıyor ise kitabın son bölümlerine doğru mendillerinizi de hazırlamayı unutmayınız.
kitap hakkında tek söyleyeceğim Büşüyazarda güzel olmaz mı? Kitap o kadar harikulade o kadar eğlenceliydi ki okurken gülmediğim yer olduğunu hatırlamıyorum açıkçası. Sonu çok heyecanlı bitmiş olsa da yarıda kesilmiş gibi geldi bana. Ya da tüm sır (eğer çıkacak ise) 3. kitaba kaldı. Ben tam bir #teamali iken #teambali oldum. Resmen Barış'a aşık oldum diyebilirim. Ali Tekelioğlu Yaprak Ayvaz'ın olarak kalsa da Barış Ozansoy bizim hayatlarımıza sihirli bir değnek dokundursa keşke. Ayrıca bizim 4N1K çetesinin aşk hayatının çalkantılı bırakılması o pamuk kalbimi incitmedi değil. Umarım kitabın devamı gelir de bizim çeteyi mutlu sona erdiririz
Zweig'in okuduğum kitaplarında hep bir uyuşmazlığım olmuştu ancak bu kitabı son derece etkili ve güzel bir dil ile yazılmıştı. Olayı uzatmadan, sıkmadan okuyucuya ilettiğini düşünüyorum. Son derece etkileyici bir kitaptı benim için. Sonu her ne kadar bir anda bitmiş gibi gelsede tam da olması gereken yerde bitirilmişti. Zweig ile tanışmadıysanız eğer bu kitap ile tanışmanızı veya bu kitabını okumadıysanız bir an önce okumanızı tavsiye ederim.
Kitabı çoğunuz Netlik orijinal dizisi #13ReasonWhy 'dan biliyorsunuzdur. Çok satanlar arasına giren bu kitabın dizi uyarlamasını yapmışlardı. Bende kitabı oradan biliyorum. Kitabın her zaman dizi/film 'den daha iyi olduğu kanaatinde olduğum için alıp okumak istemiştim ama bir türlü fırsatını bulamadım. Bugüne kısmetmiş. Kitabın diziden ayrı olan tarafları çok ufak detaylar. Mesela kasetleri birkaç günde değil de bir gecede bitirmek gibi. Diziyi izlediyseniz eğer kitabı okumaya çokta gerek yok tabii spoi'den nefret ediyorsanız. Çünkü kitabın bir sonraki sayfasında neler olacağını tahmin edebiliyorsunuz. Bu yüzden benim için kitap pek heyecanlı olmadı. Yazarın dili gayet güzeldi ancak. Clay'ın düşünceleri ile Hannah'ın sesi bazen iç içe giriyor ve kafamın karışmasına neden oluyordu. Onun dışında diziyi sevdiyseniz kitabı da o kadar seversiniz
Öncelik olarak belirtmeliyim ki, eğer bu kitabı okuyacaksanız kafanızın tamamen düşüncelerden arınmış bir şekilde olması gerekmekte. En azından ben öyle düşünüyorum. Bu bir roman değil, kişisel gelişim kitabı (ve benim okuduğum ilk kişisel gelişim kitabı). Bu yüzden de okurken sabırlı olmanızda fayda var yoksa biraz sıkılabilirsiniz. Uzun ve mutlu yaşam sırları. Yazarlar, kitapta birçok bilimsel verilerden, birçok psikoloğun bu konudaki denemelerinden, çalışmalarından yararlanmış, uzun ve mutlu yaşam süren insanlarla röportaj bile yapmış ve hepsini bu kitapta toplamış, çeşitli meditasyon örnekleri sunmuşlar. Ikigai ise, bu mutlu ve uzun yaşamımızı etkileyen en büyük uğraşımız oluyor, bir nevi yaşama sevinci olarak görüyorum. Kitaptan, bu verileri düşünerek ve ilk okuduğum kişisel gelişim kitabı olmasından dolayı puan kırmak istemedim
Zweig bu eserinde dört başlık altında dört farklı olayı anlatmış. Bu kitapla beraber Zweig'e olan hayranlığım biraz daha artmaya başladı. İlk okuduğum kitaplarıyla pek uyuşamasam da son okuduğum kitaplarla en sevdiğim yazarlar arasına girecek sanırım. Harika ve sıkmayan bir dili var. Bir sonraki Zweig kitabımı okumak için sabırsızlanıyorum.
Öyle bir sonu vardı ki! Nasıl yorum yapsam, ne desem hiç bilmiyorum. Ama bir an da ne olduysa oldu. Acaba nasıl olacak nasıl devam edecek derken birden bire son bölüm dedi ve bitti. Boğazımın düğümlendiğini, kendimi tuhaf hissettiğimi söylemem gerek. 9 yaşında iki çocuğun iki farklı dünyası. Biri yaşına rağmen birçok şey yaşamış, olgun. Biri her şeyden habersiz, şımarık. Ve yine de her şeye rağmen dost olmaları. Yazarın vermek istediği mesajı çok güzel buldum. Sıkmayan bir dili vardı. Arka kapakta yazılan gibi herhangi bir spoi vermek istemiyorum ancak kesinlikle okunulması gereken bir eser. -Kitabın bir de film uyarlaması var. Orada da oldukça iyi bir iş çıkarılmış.- Arka kapağa ise söyleyecek hiçbir şey bulamıyorum. İlk defa bir arka kapağa hayran kaldım sanırım. Ben de hiçbir şekilde kitap hakkında bilgi edinmeden okumaya bayılıyorum. Hatta arka kapağı ilk alırken veya okumaya başlamadan önce değil bitirdikten sonra okurum. Ancak burada kitabın birazda ne kadar özel olduğu vurgulanmıştı bence, ki öyleydi de. Umarım hayatımızda bu gibi olaylar bir daha yaşanmaz. Hiçbir insan bir tel örgü arkasında mahkum edilmez. Yazara böyle bir konuya değindiği için sonsuz teşekkürlerimi iletmek isterdim. Daha güzel bir dünya dileğiyle.
Hem ne okuduğumu anlayamadım hem de kitabın sonunda büyük hayranlık duydum. Arka kapak okumama gibi bir huyum olmadığından dolayı, kitabın konusuna dair hiçbir fikrim yoktu. Acaba bu hikaye nereye varacak diye düşündüm durdum. Ancak buna rağmen hiçbir şekilde sıkılmadım. Bence yazarın gayet güzel bir dili vardı. Vermek istediği mesaj ince düşünülünce anlaşılıyor. Toplumda her kesitten bir örnek mevcut. Gerçek bir dost, ırkçılığa uğramış biri, gözü dışarıda olanlar, durduk yere insanlara sataşanlar vesaire. Seveceğiniz bir kitap olması dileğiyle
Piraye'de Nazım Olmak. Piraye'nin Nazım'a olan büyük aşkı. Kitapta genel olarak Piraye'nin Nazım'a mektupları -gönderemediği, okutamadığı mektupları- ve yazarın dilinden verilen bazı bilgiler bulunmakta. Okurken ben çok keyif aldım. Ama çokça #NazımHikmet 'e kızmadım değil. Nazım'ın içinde birçok aşk yaşamışken. En güzelidir Piraye. Ve Piraye'nin aşkı son nefesine kadar hiç bitmemiştir.
Bugün başlayıp yine bugün bitirdiğim canım kitap Hayalhanem'e ait olan kitap Mehmet Yıldız 'ın elinden çıkmış. Daha çok dini bilgiler vermekte kitap. Aşk, kader, çok eşlilik, Peygamberimizin (s.a.v.) evlilikleri/hanımları ve daha niceleri ile ilgili bilgiler... Okudukça "Aaa bu böyle miymiş?" demekten kendinizi alı koyamıyorsunuz tabii. Onun dışında gerçek hayatlardan ve Risale-i Nur'dan örnekler içermekte. Kitabın basım şekli kendine aşık ediyor. Yazımından hiç bahsetmiyorum bile zaten. Defalarca, tekrar tekrar okuyacağım kitaplar arasında yerini alıyor.
Bir arkadaşımın önerisi üzerine Hayalhanem 'in youtube kanalını keşfettim. Videoları her gün üçer beşer izlerken kitaplarının olduğunu farkettim. Almak için uzun zamandır bekliyordum ama bir türlü nasip olmamıştı. Aldım ve 2 gün içerisinde okuyup bitirdim. Kitap, videoları gibi o kadar büyüleyici ki! ALLAH aşkı ancak bu kadar güzel anlatılabilir, ancak böyle güzel nasihatler verilebilir. Her konudan bir hikaye bir örnek verilmiş kitapta; iman, ibadet, namaz, kibir vs. vs. Akla gelebilecek bir sürü güzel şey. Okurken huzurla doldum diyebilirim. Allah Yunus Oran 'dan razı olsun.
Bir alıntı ile başlamak istiyorum kitap yorumuna "xxx bambaşka birinin kaderine bağlandığını o anda anladı. O düşünmeden biri düşünmüş ve karar vermişti sanki kendi yerine çünkü insan sadece kendisinin değil başkalarının kaderi üzerinden yazılıyordu"
Hepimizin kaderi de böyle yazılmış, böyle değişmiş ya da ilerlememiş miydi sanki?
Yazar öyle dersler çıkarmamızı sağlamış ki kitapta, her cümle de ayrı bir güzellik yatıyor sanki.
Kitapta üç ana karakter bulunmakta; kitabı anlatan gölge, dedesi Settarhan, anneannesi Zehra.
Kitap farklı ülkelerden farklı sevdalardan kopupta birbirini akan iki ırmağı anlatmakta. Birbirlerinden farklı bir hayatları sevdaları varken ya savaş girer aşıkların arasına ya karşılıksızdır aşk ya da 3. biri alır sevdiğini.
3 farklı şehir 3 farklı aşk vardır Settarhan için ve kader eninde sonunda birleştirir Zehra ile onu.
Kimse bilemez kaderinde yazanı. İşte bu benim kaderim dersin savaş çıkagelir ölüm alır sevdiğini.
Kitapta en çok sevdiğim karakter Büyükhanım'dı. Her koşulda Allah'a sığınan ne olursa olsun ondan kopmayan bir Büyükhanım.
Büyük bilgilerle ve o kadar gerçekçi olarak yazılmış ki bu kitap sevmemeniz sıkılmanız veya elinizden bırakmanız mümkün değil.
