Onunla hayatı takdir etmeyi öğreniriz, onunla hayatı bize bağışlayana şükretmeyi öğreniriz. Buradaki gerçekliğimiz kalıcı değil ve biz hiçbir şeye mutlak manada sahip değiliz.
Bu sınırlarla yüzleşmek hayal kırıklığı, keder ve incinme demek. Hayatlarımızın denetiminin bütünüyle elimizde olmadığı endişesi. Yol keseni çok bu güzergâhın; belirsizlik, hastalık, kayıplar, bedensel arzular...
Oysa giderek aynılaşan ve anonimleşen bir dünyada, fark edilmek zorlaşmıştır. Bir süre önce Boğaz Köprüsü'nden atlayarak intihar eden bir genç kız, "Yavaş yavaş delirdim ve siz fark etmediniz..." diyordu. Dünyaya gönderilen bir sitem oku.
Saldırganlık ve şiddet sadece kalıtım ve içgüdülerle açıklanamaz. Saldırganlık büyük ölçüde öğrenilmiş bir davranıştır ve çoğu zaman da duruma özgüdür. Tuhaf olan, insanın uygarlık sürecinin kötülüğü azaltmak yerine çoğaltmasıdır. Çünkü modern ahlak bencilliği kınamıyor, açgönüllülüğe cevaz vermiyor. Gelecek kuşaklar giderek yoğunlaşan çevre kirlenmesiyle birlikte bizim kurbanlarımız olarak dünyaya gelecekler. Uygarlık dediğiniz şeyin insanın iç denetimi üzerinde yükseldiğini söyleyen Freud' un kemikleri sızlıyor olmalı!