“Ne zaman ölü bir beden görsem,ölüm bana ayrılış gibi gelir.Ceset,arkada bırakılmış bir elbise gibidir.Birisi gitmiştir ama ona uyan tek elbiseyi geride bırakmıştır.”
Ah! Devrimciler yüzünden insanların burjuvalar ve halk, soyluları ve halk ya da yönetenlerle yönetilerler diye bölünmüş olması ne pis bir hata , ne acı bir yanlış!
"Sıkıntı dünyadan bıkmış olmaktır sahiden de, yaşadığını hissetmenin rahatsızlığı, yaşamış olmanın yorgunluğudur; sıkıntı gerçekten de her şeyin haddinden fazla anlamsız olduğunu tende hissetmektir. Ama bütün bunların ötesinde, sıkıntı aynı zamanda var olan ya da olmayan başka dünyaların verdiği bıkkınlıktır; bir başkası olarak, bir başka şekilde, hatta bir başka ülkede bile olsa yaşamak zorunda olmanın rahatsızlığıdır; sadece dünün ve bugünün değil, ayrıca yarının ve eğer varsa sonsuzluğun ya da hiçlik sonsuzluk ise hiçliğin verdiği yorgunluk tur."
Gözümün önündeki perdenin kalktığı şu anda, ansızın yapayalnız kalmış, kendini her zaman vatandaşı saydığı yerde sürgün olarak bulmuş bir varlığım. En içten düşüncelerimde bile, ben, ben değilmişim
Ruhum gizli bir orkestra benim; hangi enstrümanlara dokunduğumu, hangilerinin benim içimde gıcırdadığını bilmiyorum. Bir senfoni olarak tanıyorum kendimi ancak.