Cem Uzan
3 Kasım’daki seçim sonuçları büyük bir sürpriz yarattı, çünkü AKP seçimlerden yüzde 34 oy ve hükümet kurmaya yeten sayının üzerinde, 363 sandalyeyle çıkmıştı. Cumhuriyet Halk Partisi oyların yüzde 19’unu alarak 180 sandalye kazanmıştı ve tek muhalefet partisiydi. Diğer partilerin tümü yüzde 10 barajının altında kalmışlardı ve dolayısıyla da Meclis’te temsil edilmiyorlardı. Seçmenler, sanki eski parti liderleri Bülent Ecevit, Devlet Bahçeli, Necmettin Erbakan, Mesut Yılmaz ve Tansu Çiller’i bir kenara atmış gibiydi. İşadamı Cem Uzan’ın yeni kurduğu Genç Parti bile oyların sadece yüzde 7,2’sini almıştı. Uzan’ın kampanyası profesyonel danışmanlarca düzenlenmiş, mitinglerinde halka bedava konserler verilmiş, yiyecek dağıtılmış, Uzan’ın sahip olduğu medya kuruluşlarında çok propagandası yapılmıştı.
KEMAL DERVİŞ
Eski Dışişleri bakanı İsmail Cem’in lideri olduğu Yeni Türkiye Partisi (YTP) 22 Temmuz’da kuruldu. Ancak, üçlünün en önemli ismi olan Kemal Derviş kendini partiye adamaktan vazgeçince, yeni partiyi güçsüz ve renksiz bıraktı. Derviş, ağustosta istifa edip, merkez sağdan da unsurlarla solda bir birlik gerçekleştirmeyi denedikten sonra, CHP’ye
Reklam
DEV-BAH ERKEN SEÇİM İSTİYOR (BİLDİĞİ TEK ŞEY)
7 Temmuz’da Devlet Bahçeli’nin 3 Kasım’da bir erken seçim yapılmasını istemesi krizi tetikledi. Ertesi gün Devlet Bakanı Hüsamettin Özkan ve yine DSP’den üç bakan daha istifa ettiler. Başka bakanların ve milletvekillerinin istifaları, Ecevit eğer koalisyon Meclis’te çoğunluğa sahip olmazsa istifa edeceğini açıklayana kadar, devam etti. Dışişleri Bakanı İsmail Cem de kabineden istifa edince, İsmail Cem, Kemal Derviş ve Hüsamettin Özkan’ın liderlik yapacağı ve ülkeyi merkez sağ partilerin (ANAP ve DYP) desteğiyle yönetecek yeni bir siyasi parti kurulacağı söylentileri ortaya çıktı. Yeni parti aşırı milliyetçileri saf dışı bırakarak AB’yi 12 Aralık 2002 Kopenhag zirvesi öncesinde tatmin edecek reformları gerçekleştirecekti. Ancak, 16 Ağustos’ta Ecevit, istifa etmeyerek ülkeyi bir erken seçime taşımayı kabul etti. DSP muhalifleri iktidarı ele geçirerek AB ve IMF yanlısı bir koalisyon oluşturma manevralarında başarısız oldular. İstifa ederek gemilerini de yakmışlardı ve seçimlerde mücadele edecek yeni bir parti kurmaktan başka seçenekleri yoktu.
KRİZLE GELEN AKP DOĞUYOR
Siyasal ve ekonomik hayat, yetmiş yedi yaşındaki Ecevit 4 Mayıs 2002’de aniden hastalanarak hastaneye kaldırılınca, olumsuz şekilde etkilendi. Ecevit’in hastalığı, görevden ayrılıp ayrılmayacağı, yerine kimin geçeceğiyle ilgili spekülasyonları bir kriz yarattı ve piyasalar buna büyük bir düşüşle karşılık verdi. Ecevit 17 Mayıs’ta yeniden hastaneye kaldırıldı ama istifasının koalisyonun dağılmasına, erken seçimlerle tam ülke ekonomiye ve AB’ye girmeye odaklanmışken bir siyasi krize sebep olacağı endişesiyle istifa etmedi. Koalisyon felç olmuştu. Üç parti de erken seçim durumunda yüzde 10 barajını aşamayacaklarını ve parlamento dışı kalacaklarını biliyordu. Kamuoyu araştırmaları, İstanbul’un eski İslâmcı belediye başkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın liderliğinde yeni kurulmuş olan Adalet ve Kalkınma Partisi'nin (AKP) erken seçimlerde favori olduğunu gösteriyordu. Bu dönemdeki tek parlak olay, haziran ayında Türk Milli Futbol Takımı’nın Dünya Kupası’nda yarı finale kadar çıkması ve kupayı kazanacak olan Brezilya’ya yenilerek üçüncü olmasıydı.
REFORM PAKETLERİ VE DEV-BAH
Bu sırada, koalisyon AB’yi memnun etmek için reformlara devam etmeye çalışıyordu. Meclis, toplumu liberalleştirmeye yönelik amaçlı otuz dört anayasa maddesi değişikliğini öngören bir paketi ele alıyordu; ancak idam cezasının kaldırılması, Kürtler’e yayın hakkı ve Kürtçe eğitim, generallerin ülke siyasetindeki gücünün kısılması gibi nazik konularda anlaşma sağlanamadı. Mesut Yılmaz ve kabinedeki liberaller bu konuları desteklerken, Devlet Bahçeli'nin başında bulunduğu MHP ve birçok general bunlara karşıydı. Liberaller, Türkiye’nin AB’den başka alternatifi olmadığını iddia ediyorlardı ancak Bahçeli ve aşırı sağ, idam cezasının kaldırılması, Kürtçe yayın ve eğitim gibi konuların Türkiye’nin bütünlüğüne karşı Türkiye’deki sözde AB yanlısı lobi ve AB görevlileri tarafından desteklenen bir komplo olduğu gerekçesiyle AB’ye karşı çıkıyorlardı. Bahçeli’nin Anadolu'daki alt orta sınıf oylarından yana endişesi vardı, bunlar küreselleşmeden zarar görüp MHP ve İslamcılar gibi radikallere oy vermişlerdi. Bahçeli sonraki seçimde de bunların oylarını garantilemek istiyordu.
11 EYLÜL VE TÜRKİYE
11 Eylül 2001’de New York’un İkiz Kuleler’i ile Pentagon’a yapılan saldırılar, birdenbire Başkan Bush’un ‘teröre karşı savaş’ında Türkiye’nin rolünü güçlendirdi. Türk hükümeti savaşa tereddütsüz katıldı ve Washington tarafından daha fazla krediyle ödüllendirildi. Türkiye’ye iyileşme programına destek olarak acilen ek bir 13 milyar dolar verilecekti. Ankara üslerini ve hava sahasını Amerikan askerî araçlarına açtı, Ecevit ‘Amerika’nın Usame bin Ladin’e yönelik ikna edici kanıtlar bulması bizi de ikna etmiştir’ açıklamasını yaptı. Hükümet, özel kuvvetlerden 90 kişilik bir birliği Afganistan’a göndermeyi kabul etti ve Dışişleri Bakanı İsmail Cem ‘Bu sadece ABD’nin savaşı değil, Türkiye’nin de savaşıdır. ... Bu İslâm’a karşı bir savaş değil; terörizmin dini veya coğrafyası yoktur’ açıklamasını yaptı. Ecevit ‘Dost ve müttefik ülkelerin Türkiye’nin öneminin farkına vararak’ kredi başvuruları zamanı geldiğinde ‘Türkiye’nin gereksinimlerini göz önüne almaları’nı istedi.
Reklam
1.000 öğeden 971 ile 980 arasındakiler gösteriliyor.