Kalp ağrısı fiziken hissedilir mi?
Gözler dolmadan önce neden yanar cayır
cayır?
İnsanın ağlarken kalbi sıkışır mı?
~Bu gece benimle ölür müsün?
+Kalbimden bir hüzün geçti...
Eskiler neden hep daha güzeldir? Neden acılar geçmez?
~Her gece kalbimde sanrılar...
Yaşamak gün geçtikçe neden zorlaşıyor ki? Boğazında bir yumru oluşur insanın, yutkunamazsın. Hoş yutkunsan da geçmez. İyileşemiyorum. Yeni birine dönüşüyorum. Kimseye ve hiçbirşeye tahammül edemiyorum.
Nasıl?
Nasıl bu hale geldim anlamıyorum, düşünemiyorum.
Kabul, düşünmek de istemiyorum fakat bir açıklaması olmalı bunca şeyin.
~Kaldı izi hoşçakalların...
open.spotify.com/track/43uCTYtko...
Tam bir delilik huzuru kahvede,
Bir manzarada, bir yağmurda
Bir sessizlikte ya da karanlıkta ararken
Sıcak bir tende bulabilmek...
Tam bir saçmalık.
Huzuru bir melodide, bir şarkıda
Bir enstrümanda ya da meditasyonda ararken
Kırgın, üzgün bir seste bulabilmek.
Huzuru ölmek sanmaktı benimki.
Bu da bir aptallık.
Şimdi huzurun ne olduğunu senin sesinde,
Senin teninde bulabiliyorum.
Gözlerinse bir bataklık
Hiç girilmemiş bir ormanda.
Hiç keşfedilmemiş bir yerde.
Ama baktıkça, batası geliyor insanın...
İnsan içinde sen varsan
Ne ölmekten korkuyor
Ne yaşamaktan
Ne de seni sevmekten...
M.
"Neye ihtiyacım olduğunu biliyorum. Huzur, dinginlik ve aidiyet. Güneşli bir havada yemyeşil ağaçların arasında hiçbir yere yetişme kaygısı taşımadan ve güvende olduğumu bilerek yürüyormuşum gibi."
Yokluğunla kader bağlarımız arasındaki çelişki telkin ediyordu beni. Geçti bunca acı.
Şimdi ne yaparım bilmiyorum. Yokluğunda ne yapıyordum?
Sen hayatımdayken nasıldı herşey?
Şimdi ne olacak?
Bu soruların cevabını sen veremezsin bana.
Ben? Ben hiç veremem.
Kimseyi duymak istemiyorum.
Karanlık içine çeksin beni. Başka bir yolu yok mu ya? Cidden?
Bu kadar mı çabam?
Tamam bir çaba, emek, azim göstermedim. Gösteremedim değil, göstermedim. Kendi ellerimle geleceğimi geçmişimin üzerine yıktım.
Etti sıfır. Koskoca bomboş bir sıfır! Çünkü geçmiştim boştur benim. Çünkü ben hiç yaşamadım.
Ben doğduğum an öldüm.
Acıyı kaybediyorum, tek varlığımı.
Mutlu olmak nedir, bilmiyorum ben. Öğrenmekte istemiyorum.
Kaybedin beni ruhlarınızdan, zihinlerinizden.
Yok olmak istiyorum.
"Seni öylesine buldum ki;
Öylesine kendimden fazla,
Yalnız sensin...
Gölgesiz ayrılmamacasına yanımda.
Akların ortasında kara,
Karaların ortasında akımdın..."
Sözde senden kaçıyorum,
Dolu dizgin atlarla.
Bazen sessiz sevdasın,
İpekten kanatlarla.
Ama sen hep bin yıllık bilenmiş inatlarla,
Karşıma çıkıyorsun
En serin imbatlarda.
Kulaç atıyorum engin denizlere, yüzme biliyordum fakat dalgalar aleyhime yön alıyorlardı. Savaşıyordum. Daha hızlı yüzdüm, yoruldum. En sonunda denizin akışına bıraktım kendimi, savruldum. Şimdi bir deniz kenarında oturuyorum. Burası neresi bilmiyorum. Geçmişime bakıyorum, o uçsuz bucaksız denize. Karanlık, tek gördüğüm karanlıktı. Geçmiş artık yoktu ve benim bugünüm hiç olmadığı kadar anlamsızdı. Çelik yeleğimin bu dünyada bir hükmü yoktu. Kurallar kaldırılmıştı. Herkes başına buyruk. İnsanoğlu mağlup geldi. Bunca savaş, yaşam dürtüsü, bu istek... Niye? Her neyse.
Avareyim, asudeyim, yorgunum.
Bilmiyorum, neden sana vurgunum?
Ya topla yaralı kırlangıçları
Ya da bu vefasız şarkıyı bitir.
Özgürlüğe giden tutsaklar gibi,
Siyah gözlerine beni de götür.
open.spotify.com/track/06wiBJmkm...
İnsanların fikrinde, zikrinde bir anlaşmazlık vardı. Tutarsızlık.
Kafa kafaya çakışıyordu sanki. -bağışla bugün beni ruhum yazamıyorum kalbim kırık çünkü-
Kaybet beni...
Git gel yapacaksam niye varım ki?
Ne bu bilinmezlik?
Gözlerim boşluğa bakıyor aynaya değil.
Gözlerimdeki çocukluk...
Ben bile kendimden memnun değilim, sen nasıl olacaksın?
Tüm o düşen yapraklarımın sonbaharı...
-kahretsin adamlar çok iyi söylüyor-
Yaz dostum, bugünde ölmek istiyorum.
Bugünde ölmeyi düşündük.
Yaz dostum...