"İslam, doğru akide ve İbadet olduğu gibi aynı zamanda devlet ve vatandır, hükmet ve ümmettir, ahlak ve kuvvettir, rahmet ve adalettir, kültür ve kanundur, ilim ve hükmüdür, madde ve servettir, Cihad ve davadır, ordu ve fikirdir."
el-Ameş’den;
“Rasulullah (s.a.v)’ın ashabı Medine’ye gelince, fakirlikten sonra hayatın
nimetlerine kavuşmuşlardı. Bu durum onların ibadetten gevşemelerine sebep olmuştu.
Bunun üzerine; “İman edenlerin Kur’an ile kalplerinin yumuşama zamanı gelmedi mi?”
(Hadid 16) ayeti nazil oldu.”
Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
“İnsanların altın ve gümüş biriktirme konusunda birbirleriyle yarıştıklarını
görürsen Allah’a şöyle dua et:
“Allah’ım! İslam’ı yaşama konusunda senden sebat ve devamlılık isterim.
Senden; olgunluğun gerektirdiği şeyleri, verdiğin nimetlere şükretmeyi, beni denediğin
imtihana sabretmeyi, sana güzelce ibadet etmeyi, belirlediğin kadere razı olmayı
isterim. Senden; her türlü kötü düşünceden selamette olan bir kalp, doğru bir dil,
bildiğin bütün hayırları bana vermeni, bildiğin bütün şerlerden beni korumanı ve
bildiğin günahlarımı bağışlayıp affetmeni isterim.”
Rasulullah (s.a.v) şöyle buyurdu:
“Allah bir kulu sevdiği zaman onu dünyadan korur, tıpkı birinizin hastasını sudan
ve zararlı şeylerden koruduğu gibi…"
"Ey şu kabrin kenarında durup ibretle bakan,
Dün kabrin ziyaretçisi, bugün toprağın altında.
Ölümden kaçış yok, aniden gelip çatmasına kayıtsız kalma!
geçitten geçmiş olanlar için de dua et!
Zâhidü’l-Kevserî şimdi bu merkadinde,
(Rabbi’nin) af ına sığınmış ve O’nun merhametini bekliyor. "
Zâhidü’l-Kevserî vefatından sonra Mısır’ın meşhur âlimi, İmam Mâlik’in de muâsırı,
Leys b. Sa’d’ın kabrine yakın bir mekânda bulunan Kahlavi Mescidi civarında bir mekâna
defnedilir. Kendisinden önce vefat eden iki kızı ile aynı hazire içerisindedir. Kabir taşında
yukarıdaki şiir Arapça olarak yazılmıştır.
Zâhidü’l-Kevserî, Âlimiyye imtihanı öncesi üstadı Alasonî ile yaşadığı bir hatırasını
kendisi şöyle anlatır, “Ruûs imtihanı (Âlimiyye) bizim medreseden mezun olduğumuz
yıllarda beş yılda bir yapılıyordu. Bir imtihanda başarılı olamayanlar diğer imtihan için
beş yıl daha beklemek zorundaydılar. Bu, gerçekten öğrencilerin sabır ve
"Zâhidü’l-Kevserî’nin çalışmaları arasında önemli yer tutan, tahkik ederek yayına
hazırladığı birçok eser, onun hep bu kütüphane serüveni sonucu keşfettiği ve okunacak
hâle getirdiği eserlerdir..
Çok mesai ayırdığı bu işten bir karşılık beklemez ve matbaa
sahiplerinin maddî tekliflerine
“Teklif ettiğiniz şeylerle, âhirette bunlar için vaad edilen
ecir bir arada olmaz ki!”
cevabını verirdi."
"İslamî ilim merkezlerinde asırlarca ders ve mütalâa vazifesi görmüş kitaplar, dıştan
bakıldığında sanki mevcudun tekrarı gibi algılanmıştır. Hâlbuki, hayatlarını “İki günü
birbirine eşit olan ziyandadır.” hadisine sıkı sıkıya bağlı yaşamış ilim geleneğinin
böylesine bir tekrara düşmesi düşünülemez"
"Zâhidü’l-Kevserî müntesip olduğu Hanefî mezhebinin büyük imamı, İmam-ı A’zam Ebû
Hanîfe ve onun yakın talebeleri hususunda oldukça hassastır.
İmam-ı A’zam Ebû Hanîfe’ye karşı
beslediği bu alâka, hasımlarınca, “Mecnun-u Ebî Hanîfe”,
şeklinde isimlendirilmesine
sebep olmuştur."
Veki' b. Cerrah,
İmam Ebû Hanife 'nin en büyük talebelerindendir. Birisi "Ebû Hanife hata etti" deyince, kendi imamını şöyle müdafaa etmiştir:
" Ebû Hanife hata yapmaya nasıl kadir olabilir? Onun yanında Ebû Yusuf ve Züfer gibi Kıyas' ta; Yahya b. Ebi zaide, Hafs b. Ğıyas, Hıbban Ve Mendel GİBİ hadis'te; el-Kasım b. Ma'n gibi Arap lugatını bilmede ; Dâvûd et- Tai, Fudayl b. Iyâd gibi Zühd ve verada, en yüksek şahsiyetler var. Kim ki, oturduğu meclis arkadaşları bunlar olursa hata yapamaz. Çünkü eğer hata yapacak olsa, bunlar onu düzeltir. "
(Hatib el - Bağdadi, Tarihu Bağdad, c14, s. 247)
El-Hasan b. İsmail rivâyet ediyor:
Halife Harun Reşid'in yanında iken Ebû Yusuf meclise girdi.
Halife Harun ona,
"Ebû Hanife 'nin ahlakını bana anlat dedi."
İmam Ebû Yusuf:
"Vallahi Ebû Hanife haramlardan şiddetle kaçınırdı. Dünya ehli insanlardan uzak dururdu. Suskunluğu çok, daima tefekkür halinde idi. Yüksek sesle konuşmaz ve az konuşurdu. Eğer bildiği bir meselede sual sorulursa cevap verirdi. Ey Mü'minlerin Emiri! Ben tanıdığımdan beri o dinini ve nefsini korurdu. Sadece kendi nefsi ile meşgul olurdu. İnsanların sadece hayır taraflarını zikrederdi. "
O zaman Halife Harun Reşid:
"Bu anlattığın salihlerin ahlakıdır" dedi.
Bir şehid alim vasiyetinde şöyle demektedir:
“Ey İslam davetçileri! Ölüm tutkunu olunuz ki, size onurlu hayat bağışlansın. Sakın
boş emeller sizleri aldatmasın. Aldatıcılar Allah ile sizleri aldatmasın. Okuduğunuz
kitaplar, devam ettiğiniz nafileler sakın sizi aldatmasın. Büyük işlerden yana sizleri
rahatlatan basit işlerle uğraşmaya kalkışmayın. Cihad sizin davetinizin direğidir! Dininizin
kalesidir! Şeriatınızın kalkanıdır!
Müslüman kadınlar! Sakın rahat ve lüks düşkünü olmayın! Çünkü rahat ve lüks; cihadın
düşmanıdır. Çünkü rahat ve lüks; insanın ruhunu telef eder. Temel ihtiyaçlarınızın fazlası
olan şeylerden uzak durun! Zaruri şeylerle yetinin! Çocuklarınızı ağır şartlara, yiğitliğe,
kahramanlığa ve cihada alıştırın!.. Bu esaslar üzere eğitin! Evleriniz aslan inlerini andırsın!..
Tağutlar tarafından boğazlansın diye yiyip de semiren tavukların kümesi gibi olmasın!..
Çocuklarınızın kalbine cihad sevgisini, cihad tohumlarını ekin! Yiğit meydanlarında, savaş
alanlarında at koşturmak arzusunu, aşkını yerleştirin!
Ata b. ebi Rebbah (27-115)
-Tabiin ve Falih, fıkıh, ilim, takva, fazilet ve sağlamlık bakımından tabiinin önde gelenlerinden..
İbni Cüreyc der ki:
"Mescid yirmi sene boyunca Ata'nın döşeği idi!"
İsmail b. Ümeyye de şöyle der:
" Ata uzunca suskun kalırdı. Ardından konuşmaya başlayınca bize sanki söylediklerinde melekler onu destekliyor gibi geliyordu. Kendisi esmer, tek gözü gören, basık burunlu, felçli ve topaldı. Sonra diğer gözü de görmez oldu. Bedenin altı kusuru vardı ama ilimde, dinde, davranış ve örneklikte esastı. Sika ve Fakihti. Yetmişten fazla haccetmiştir.
-Zehebi/Tarihu'l İslam
#ilimyolunda
Fakih Esed b. Fürat en-Neysaburi Allaha hamdu sena ettikten sonra halka şöyle hitap etti:
".... Elinizden geleni yapın, varlığınızla ilim öğrenme ve tedvin etmenin peşinde olun, ilmin zorluklarına sabredin ki böylece hem dünya hem de ahiretin iyiliğine nail olursunuz."
İmam Ebu'l Ferec Abdurrahman b. El-Cevzi rahimehullah ilim hakkında duyduğu hazzı şöyle zikreder,
" Ömürlerini dünyalık kazanmak için harcayan dostlarıma nazaran kendimi düşündüm de çocukluğumu ve gençliğimi ilim için harcadım. Elde ettiğimde pişman olacaklarım hariç onların ulaştıkları bazı şeyleri de kaçırmadığımı gördüm. Sonra bir de halimi düşündüm ki, benim hayatım onlarınkinden daha yüksek ve ulaştığım ilim de paha biçilmez."
Böyle düşünürken iblis bana şöyle seslendi:
" Yorgun ve uykusuz kaldığın günleri unuttun mu? "
Ben de ona,
" Ey Cahil, Yusuf'u görmenin yanında ellere kıymanın önemi yoktur. Arkadaşa götüren yol uzun değildir."
-İlim Yolunda Sabır/Abdulfettah ebu Gudde
#İlimyolunda
"Çocuğuna iyi bir istikbal hazırlamak isteyen baba "istikbal" kavramına "dünyayı alabildiğine elde etme" manası yüklediğinden dolayı aslında çocuğunun gerçek "istikbalini" yok etmektedir. Bu hüsranı altında yatan en büyük etken yine kavramlara vahyin penceresinden bakmamaktır.