Acı olmaksızın ayırt edilip değer biçmek mümkün değildir. Acısız dünya aynının cehennemidir. Umursamazlık hakimdir burada. Eşsiz olanın ortadan kaybolmasına neden olur.
Hayatı sabitleştiren kültürel pratikleri hepten yitirmiş olduğumuz için hayatta kalma histerisi baskın hale gelmiştir. Günümüzde ölmek insanlara özellikle zor gelir, çünkü hayatı anlamlı bir şekilde bitirmek artık mümkün değildir. Olmadık bir zamanda sona erer. Uygun zamanda ölemeyen, zamansız ölmek zorundadır. Yaşlı olamadan yaşlanırız.
Hayatta kalma histerisi hayatı radikal bir şekilde geçici kılar. Hayat optimize edilmesi gereken biyolojik bir sürece indirgenir. Her türlü metafizik boyutunu yitirir. Kendini izleme bir kült haline gelir. Dijital hipokondri, sağlık ve zindelik uygulamalarıyla kendini sürekli ölçme, hayatı bir işlev haline indirger. Hayat kendisine anlam kazandıran her tür anlatıdan arındırılır. Artık anlatılabilir olmaktan çıkıp ölçülebilir ve sayılabilir olana dönüşmüştür… Hiçbir şey süreklilik vaat etmez.
Acı engellediğinde mutluluk yavanlaşıp sıkıcı bir rahatlığa dönüşür. Acıya duyarlı
olmayan insan derin mutluluğa kapısını kaptmıştır. "in türlerinin bolluğu sonsuz bir kar fırtınası gibi yağar böyle bir insanın üzerine, tıpkı acının en güçlü yıldırımlarının hedefi olduğu gibi.
Ancak bu koşul altında, her an her yönüyle aclya en derinlerine kadar açık olmak suretiyle mutlulugun en yüksek türlerine açik
olabilir.
Psikolog Elaine Aron' a göre çok hassas kişilerde görülen baz belirtler
sunlardır: olaylara veya konusmalara şaşırtıcı derecede yoğun tepki
verme, canli bir hayal gucune ve egzotik hayallere sahip olma ve yeniden uyum saglayablmek için her gün yalnız olarak gecirilecek bir zamana ihtiyaç duyma. Sanki bu tip insanlarin derisi herkesten bir kat daha ince gibidir; öte yandan, sayilar belki sanildigindan fazladir:
nüfusun yüzde 15-20'sini olustururlar. Aron fazla duyarlı kisilere
dört açidan yaklasmak gerektigi sonucuna varmisti: Ilkin, böyle insanlarin kendilerini iyi tanimasi, nelerin tetikleyici etki yaptigmi
ve cok hassas olmanin kendileri için ne anlama geldigini bilmesi gerekir. ikinci olarak, bu yeni bilgiyle geçmise bakmali, daha net ve kesin bir perspektif edinmek amaciyla geçmisi yeni bir cerçeveye
oturtmalidirlar -özgüven gelistirmeye yardimci olacaktir bu. Aron
üçüncü adimin iyilesme olmasini önermektedir; derin bir düzeyde
calisarak eski yaralar iyilestirilmelidir. Bence bunu yapmanin en
iyi yolu bir terapistle calismaktir, tek basina basarilmasi zordur. Ve
son olarak soz konusu kisiler dünyaya Katılma bicimlerine ilişkin
beceriler gelistirmeli, yalniz olarak düsümek ve toparlanmak icin
kendilerine zaman ayirmalidir.
“Yakın, sevgi dolu ilişkiler içinde yaşamak bizi korur. Asıl mesele çift olarak anlaşmazlıklarımızın olmaması değil, eşimize gerçekten güvenebiliyor olmaktır.”
“Vardığımız bir yer yoktur, ama gittiğimiz yönü biliyorsak, gelişme ve başarma şansımız artar - anlamlı, var olma sebebi ve aidiyet duygusu içeren, sevdiğimiz ve sevildiğimiz bir hayat yaşayabiliriz.”