Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

feyza

feyza
@feyzakeskin
trabzon
15 okur puanı
Eylül 2018 tarihinde katıldı
On altıncı yüzyılda büyük bir yetenekle doğan herhangi bir kadın mutlaka delirmiş, kendini vurmuş ya da hayatını kasabanın dışındaki bir kulübede, korkulan ve dalga geçilen bir yarı cadı, yarı büyücü olarak sona erdirmiştir. Çünkü çok yetenekli bir kızın bu yeteneğini şiir yazmak için kullanmayı denediğinde başkaları tarafından önlendiğine ve engellendiğine, birbiriyle çelişen içgüdüleri nedeniyle çok acı çektiğine ve bir o yana bir bu yana çekildiğine, bu yüzden beden ve akıl sağlığını muhakkak yitirdiğine emin olmak için psikolojiden azıcık anlamak yeterli.
Reklam
Kötü günler...
Ancak muhtemelen, öyle günler gelecek ki doğa, üç-beş seçkinin ayrıcalıklı vakit geçirebileceği sözümona keyif alanlarına bölünecek; çitler artacak ve insanları umumi yollara hapsedecek başka mekanizmalar geliştirilecek, sonra bir de bakmışsınız ki Tanrı’nın toprakları üzerinde yürümek beyefendilerin hanelerini işgal etmek anlamına gelmiş. Halbuki bir şeyden münhasıran keyif almak demek, kendini asıl hazdan mahrum bırakmak demektir. O halde, kötü günler henüz gelmemişken elimizdeki olanakları değerlendirelim.
Arkadaşım Nwabu, çocukları küçükken karısı onları terk ettiği için, “Bay Anne”ye dönüştüğünü, çocuklara her gün kendisinin baktığını söylemişti. Aslında “Bay Anne” olduğu falan yoktu, yaptığı şey babalıktı.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sen de al şu af kararımı, dostum, ben seni suçlayanların ağzını mühürleyecek güce sahibim. Kendine cam gözler al ve adi bir politikacı gibi, görmediğini görür gibi yap.
Sayfa 129Kitabı okudu
İşte insanların sersemliğine güzel bir örnek: Çoğu kez kendi ektiğimizi biçtiğimiz halde, bahtımız kapandı mı, başımıza gelecek felaketlerin sorumluluğunu gider güneşe, aya ve yıldızlara yükleriz. Sanki zorunlu olduğumuz için kötülük yaparmışız gibi; sanki göklerin zoru ile budala, doğuşumuza egemen olan borcumuzun baskısı ile alçak, hırsız ve hain; sanki yıldızımızın etkisine boyun eğmek gerektiği için sarhoş, yalancı olur, zina ederiz. Yaptığımız bütün kötülükler kutsal bir gücün zoruyla olur.
Reklam
Acaba o zamanlar mutlu muydum? Hayır, ne büyük bir yanılgı! Herkes çocuğun mutlu olduğunu zanneder. Hayır, çok iyi hatırımdadır. O zamanlar çok daha hassastım; hem taklitçi, hem kurnazdım. Görünüşte gülüyor ya da oynuyordumsa da, içten en küçük bir dil yarası, bir iğneli söz, ya da en küçük sevimsiz ve saçma bir olay, saatler boyunca düşüncelerimi işgal ediyordu ve ben kendi kendimi yiyip bitiriyordum.
Gerçeklik duygumuzu istediğimiz gibi yönetemiyorsak, böyle bir duyumuz olduğundan gerine gerine söz etmeye ne ölçüde hakkımız var? Sorulur.
Karada ve deryada vardır iki kat sessizlik, Vücut ve ruh. Yaşar ıssız yerlerde Bazı hatıralar ve dahi korkunç ilimler İnsanı yapar tam gözü pek: Olur ismi artık ”Bir daha asla.”
Sayfa 102Kitabı okudu
Zamanın ta kendisi bu, hem de çırılçıplak zaman. Ağır ağır var oluyor, bekletiyor insanı. Ama ortaya çıktığı zaman canınızı sıkıyor. Çünkü çoktan beri orada bulunduğunu anlıyorsunuz.
İnsan varlığı, hiçliğin içine dalmış bulunduğu takdirde ancak var olanla temasa geçebilir. Var olanı aşan hamle mevcudiyetin özünde meydana geliyor. Fakat bu aşış metafiziğin kendisidir.
Reklam
Hiçlik insan varlığına, var olanın olduğu gibi görünmesi imkanıdır.
İlim, hiçlik hakkında hiçbir şey bilmek istemiyor. Fakat aynı zamanda şu da muhakkak: Kendi özünü ifadeye çalıştığı zaman hiçliği yardımına çağırıyor, attığını istiyor.
Fakat bu hiçlik bizi niçin tasalandırıyor? İşte ilim tarafından yokluk olarak reddediliyor ve feda olunuyor ya. Fakat hiçliği böylece feda etmekle onun varlığını kabul etmiyor muyuz? Fakat hiçliği kabul etmekle bir şey kabul edilmiş olur mu? Bütün bunlarla nihayet boş bir kelime kavgasına düşmüş olmuyor muyuz? Asıl şimdi ilim, münhasıran varlıkla uğraşmak üzere ciddiliğini ve uyanıklığını takınmalıdır. Hiçlik, ilim için bir dehşet ve kâbustan başka ne olabilir?
Göğün derinliklerine uzun süre gözünü ayırmadan baktığında, düşüncelerle ruh, yalnızlığın bilincinde birleşirler nedense. Kendini çaresizce yalnız hissetmeye başlarsın, daha önce yakın ve kendine ait saydığın her şey sonsuz biçimde uzak ve değersiz olur. Binlerce yıldır gökyüzünden bakan yıldızlar, insanın kısacık yaşamını umursamayan anlaşılmaz gökyüzü ve sis, onlarla göz göze kaldığın ve anlamlarını kavramaya çalıştığında suskunluklarıyla ruhunu ezerler; her birimizi mezarda bekleyen yalnızlığa aklımız takılır ve yaşamın içyüzü, özü umutsuz ve korkunç görünür...
55 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.