Bir gün bu tıfl-ı bî|haberin kalb-i safına
bir nokta-i siyâh-ı elem düşdü bagteten;
bakdım o cebhe-i seherin inkişâfına
bir levha seyreder gibi lâkayd ü hande|zen.
Lâkin o devre geçdi; bugün her seâdetin
ben mâtem-i sukütunu tutmakdayım, figan!
Hattâ senin seâdetinin, sevgilim, inan,
hattâ senin seâdetinin, anlıyor-musun?
Ah, ey medârı bende melâl ü meserretin,
etdin-mi zahm-i kalbimi hiss, ağlıyor-musun?