Allah Taâlâ (dileyeni değil) dilediğini doğru yoluna iletir. (Fıkhi Ekber'den)
Sayfa 248Kitabı okudu
Allah Taâlâ, sırf kendinden bir lutuf olmak üzere dilediğini hidayete erdirir, doğru yola iletir. Yine sırf adaletinin eseri olmak üzere dilediğini dalâlete düşürür, doğru yoldan saptırır, (ıdlâl). Allah'ın bir kimseyi dalâlete düşürmesi onu hızlâna uğratması, yani yardımsız bırakması manasına gelir. Hızlân: "Allah'ın kulunu rızasına uygun bir iş yapmaya muvaffak kılmamasıdır," diye tefsir edilmiştir. Bu ise Allah'ın adaletinden başka bir şey değildir. Hızlanda kalan kulun işlediği günahtan dolayı cezalandırılması da böyledir. (Fıkhi Ekber'den)
Sayfa 246Kitabı okudu
Reklam
Allah, insanlardan hiçbirini küfre veya imana mecbur etmemiştir. Kendilerini kafir veya mü'min olarak da yaratmamıştır. Fakat onları (kafir veya müslüman olma özelliğine sahip) şahıslar olarak yaratmıştır. İman ve küfür insanların kendi fiilleridir. Allah Taâlâ kafiri küfür halinde kafir olarak bilir, bundan sonra iman ederse onu iman halinde mü'min olarak bilir ve kendisini sever. Fakat (bu böyle olurken) Allah'ın ilmi ve sıfatı değişmez. (Fıkhi Ekber'den)
Sayfa 243Kitabı okudu
Allah Taâlâ insanları küfür ve imandan sâlim olarak yaratmış, sonra onları emir ve nehiylerinin muhatabı kılmıştır. Bundan sonra küfreden ve kafir olan kendi (irâdesi ve) fiili ile kafir olmuştur. Fakat Hakk'ı red ve inkar etmesi Allah Taâlâ'nın onu hızlân'a düşürmesi (yani yardımda bulunmaması) ile olmuştur. İman eden de kendi (irâde ve) fiili ile mü'min olmuştur. Ancak Hakk'ı tasdik ve ikrar etmesi, Allah Taâlâ'nın onu buna muvaffak kılması ve kendisine yardımcı olmasıyla olmuştur. (Fıkhi Ekber'den)
Sayfa 242Kitabı okudu
Allah "Bir şeydir" ama diğer şeyler gibi değildir. Burada sözü edilen "şey'in (obje) manası, "Cisim, cevher ve arazla ilgisi bulunmaksızın Allah vardır ve O'nun sınırı, zıddı, dengi ve benzeri yoktur”, demektir. (Fıkhi Ekber'den)
Sayfa 241Kitabı okudu
O'nun sıfatlarından hiçbiri, yaratılanların sıfatlarına benzemez. O bilir ama bizim bildiğimiz gibi değil... Kudreti vardır lâkin bizim kudretimiz gibi değil... O görür fakat bizim görmemiz gibi değil... O işitir, ama bizim işitmemiz gibi değil... (bunun gibi) O konuşur fakat bizim konuşmamız gibi değil... (Fıkhi Ekber'den)
Sayfa 241Kitabı okudu
Reklam
162 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.