Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

şeyma

Kasım Süleymani, kaderin bir cilvesiyle, Suriye ve Irak’taki yüz binlerce masumla aynı kaderi paylaştı: Bombardımanda vücudu paramparça oldu. Cesedi, parmağına taktığı yüzükten teşhis edilebildi. Bu, görebilen için, büyük bir ibretti. ABD ile yol yürümek, mayınlı arazide adım atmak demekti. Süleymani’nin mayına basması, yine uzun bile sürmüştü.
Reklam
İran “İsrail’e karşı direniş cephesi” olduğunu iddia ederek yayılmacı dış siyasetini temellendirirken, İsrail’de “İran tehdidine karşı” Batı’yı ve bazı Arap ülkelerini yanına alarak kendi işgal siyasetini perdeliyor. İki tarafta bu anlamda birbirinden besleniyor.
Halk kitlelerinin sokağa çıkması her zaman “komplo” olmak zorunda değil. Dahası, komplo kelimesini her olay için kullanmanın bizatihi kendisi de bir “komplo” olabilir.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ama her şeyin bir vakti ve vadesi vardır. Halkların dayanma ve tahammül gücünün de.
Bir lider ya da hükümet, sadece Amerikan karşıtı olduğu için değerli olamaz.
Reklam
Halepçe katliamı başla olmak üzere sayısız cürmü boynuna yüklenmiş bulunan ve kendi halkına büyük acılar çektiren Saddam’ın, sırf ABD işgalinden sonra asıldığı için “masum” ilan edilmesi hem tarihe hem de hafızalarımıza haksızlık. Saddam ve Kaddafi gibi liderler hakkında konuşurken, “Amerikan karşıtlığı” kisvesini kendi iktidarlarını sürdürmek ve meşrulaştırmak için kullandıkları, kamuoylarını bu şekilde manipüle ederken, demir yumruklarını masum sivillerin kafasına son sürat indirdikleri gerçeğini de akılda hep tutmalı.
Devletlerin, hükümetlerin ve siyasi görüşlerin hepsinin üzerinde ve uzağında, günlük gelişmelerden ve kavgalardan tamamen azade, üzerinde titrememiz gereken bir prensip: Adalet. Sadece Hazreti Ömer’le ilgili dokunaklı menkıbeler anlatırken, birilerine boyumuzdan büyük vaazlar verirken veya ayet-hadislerle muarızlarımıza laf sokuştururken değil; ilk önce kendi içimizde kalbimizde adil olabilmek. Varmamız gereken ilk hedef burası.
Geçti geçti mevsimler / Süpürüldü takvimler / Gidenlerden kalan şey / Duvarlarda resimler / Mezarlarda isimler
Vaktiyle Seyyid Kutup için gıyabi cenaze namazlarının kılındığı Suudi Arabistan, İhvân’ın iktidardan düşürülmesi sürecini finanse ve koordine eden bir çizgiye kaydı.
Muhammet bin Selman liderliğinde Suudi Arabistan’ın ilerlediği reform yolu, ulema sınıfını, tabiri caizse, paçavraya çevirme hedefine matuf. Reformlara karşı çıkanların hapsi boyladığı, karşı çıkmayanların ise -itibarlarını tamamen yitirme pahasına- dün söyledikleri şeylerin tam tersini onaylamak durumunda kaldıklarını nevzuhur bir durum... Suudi ulemanın elinde şu anda sadece Ramazan ve Kurban vakitlerini tayin yetkisi kaldı... Onları da astronomiye kaptırmaları yakındır.
Reklam
Kaderin garip bir cilvesilye, Suudi Arabistan’ın şimdiye kadar ki üç müftüsünün ortak bir özelliği var: Âmâ olmaları. Görme engellilik, elbette seçilmeleri için temel bir kriter değildi, ancak bu ilginç rastlantının, işgal ettikleri makamın duruş noktasında sembolik bir manasının olduğunu iddia edenler de yok değil.
Abbasiler zamanındaki mihne dönemi, günümüzde neredeyse birebir biçimde, Suudi Arabistan’da yaşanıyor.
“Tenzilin (Kur’an’ın) inkarı söz konusu değilse tevilin inkarı tekfiri gerektirmez.”
Sayfa 213 - İmam Ebu HanifeKitabı okudu
baş harfi c
Adam bay muhalefet! Ne derseniz deyin, muhalefet edecek bir şey bulur.
Sayfa 133Kitabı okudu
2.703 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.