“İlk bakışta zeki adamlar sanırsın, yüzlerinde ciddilik okunur, ama bütün söyledikleri şu biçim şeyler: "Falanca veya filanca, bilmem ne satın aldı, bilmem neresini kiraladı." Başka birisi: "Aa! olur şey değil; niçin acaba?" Ya da: "Falanca dün akşam kulüpte müthiş para kaybetti, bir başkası üç yüz bin kazandı." Bıktım bunlardan. Bunlar arasında insanlık nerede? İnsanlığın yüceliği, bütünlüğü nerede kaldı? İnsanlık ufak paralar haline gelmiş.”
Güzel ahlaklı insan nasıl olur, diye sormuşlar. Güzel ahlaklı insan odur ki faili meçhul bir iyilik görüldüğünde yapsa yapsa filanca yapmıştır, bu ona yakışır derler. Kötü adam da odur ki yapmadığı kötülüğü bile ondan bilirler, demiş. İnsanların, hakkınızdaki şehadetleri elbette çok önemli. Çünkü insanlar nispeten serbest bir ortamda, herhangi bir plan, bir art niyet yoksa gerçeği söylerler. Kendi aralarında, "Neme lazım, filanca doğrudur, doğru insandır," derler. Bu şehadete ihtiyacımız var.
Kıyamet gününde bir) adam getirilip ateşe atılır. Bağırsakları karnından dışarı fırlar. Eşeğin kendi etrafında dönüşü gibi bağırsaklarıyla birlikte döner. Ateştekiler etrafına toplanarak:
- 'Ey filanca kişi! Sana ne oldu? Sen başkalarına iyiliği emredip kötülüğü menetmez miydin?' derler. O da:
- 'Evet, öyle... Ben iyiliği emrederdim, ama kendim iyilik yapmazdım. Kötülükten menederdim, ama kendim kötülük yapardım!' diye cevap verir."
Sayfa 400 - Buhari, Bed'u'l-Halk 10, Fiten 17; Müslim, Zühd 51 (2989). Ayrıca bk. Ahmed bin Hanbel, el-Musned, v 843 V 205, 206, 207, 209 de Osame bin Zeyd (radıyallahu anh]'tanKitabı okudu
Ne güzel şey hatırlamak seni ,
yazmak sana dair ,
hapiste sırtüstü yatıp seni düşünmek :
filânca gün , falanca yerde söylediğin söz,
kendisi değil
edasındaki dünya…
Bu aptalca bir laftır: Kalbin olduğu yerde duruyor ve sen onu filanla veya falanla veriyorsun. Göğsünü yararak o eti ordan çıkarır ve sevgilinin önüne atarsan o zaman kalbini vermiş olursun.