Okumaya ve hayatın aslını yaşamaya karşı, doymaz bir açlığı olan Sabahattin Ali, kısacık ömrüne bu yüzden üç ömürlük bilgi, deneyim, kültür, sevgi ve sanat ürünü sığdırabilmişti belki de.
Cezaevi Karacaahmet’e yakın, üzülecek hiçbir şey yok. Her şey düzelir, hele Filiz hiç üzülmesin. Okullar başlamadan çıkarım. Yeni davalar o kadar ehemmiyetli değil. Siz gelirken bana şunları getirin:
1 – Pijama, eski sarı ayakkabılar, mayo, çamaşır.
2 – Şu kitaplar:
a) Misafir odasındaki raftan:
Bros: Der Pharao64
Ehrenburg: Der Fall von Paris65
b) Oturma odasındaki raftan:
Steinbeck: Früchte das Zorns66
Norah Lofts: Hölle der Barmherzigkeit.67
64 Bros, Firavun
65 İlya Ehrenburg, Paris Düşerken.
66 John Steinbeck, Gazap Üzümleri.
67 Norah Lofts, Merhamet Cehennemi.
"Bir yaz, ipekböceği yetiştirmeye merak sarmıştım. Tırtıllar dut yaprağı yiyerek gözümüzün önünde semiriyorlardı. Bu obur yaratıklara dut yaprağı yetiştirmek başlı başına bir uğraştı. Komşu bahçelerdeki dut ağaçlarına izinsiz tırmanıp yaprak toplamak pek o kadar kolay iş değildi. Aksi gibi, geleneksel yaramazlığım ve sakarlığım sonucu koşmaca oynarken düşmüş ve ayak bileğimi fena halde burkmuştum. Davul gibi şişip mosmor çürüyen bileğime bifteklik çiğ et dahil bütün kocakarı ilacı tatbik edilmekteydi. Oysa benim daha önemli sorunlarım vardı. İpekböceklerimin hayatta kalabilmeleri için gerekli olan dut yapraklarını kim toplayacaktı ağaçlardan şimdi? Tabii ki babam. Sevgili kızının bir dediğini iki etmeyen babam, tırtıllar iyice semirip kozalarını örmeye başlayana kadar bir dolu iş arasına akşamları ortalıktan el ayak çekildiğinde dut yaprağı hırsızlığı yapmayı da eklemek zorunda kalmıştı."